
T.C.YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ
Esas:2022/3540
Karar:2022/6610
K.T.:11.10.2022
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil – tenkis davası sonunda Erdemli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 20/01/2022 tarihli, 2018/361 Esas, 2022/23 Karar sayılı karar, yasal süre içerisinde davacılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 11/10/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar … vekili Avukat … geldi. Davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı … vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildi. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakan anneleri …’in paydaşı olduğu 12 ada 10 ve 37 ada 4 parsel sayılı taşınmazlarını torununun eşi olan davalıya satış suretiyle devrettiğini, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, mirasbırakanın işlem tarihinde yaptığı işin farkında olmadığını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, olmadığı takdirde saklı payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı, taşınmazları bedelini ödeyerek satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, satış işleminin gerçek olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
Bozma Kararı
Dairenin 22/05/2018 tarihli ve 2015/11709 Esas, 2018/10427 Karar sayılı kararıyla; “…Hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle incelenmesi, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, temlik (03.09.2003) tarihinde mirasbırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesinden rapor alınması, murisin ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı isteğin değerlendirilmesi, yok eğer, yukarıda belirtilen tarihte murisin ehliyetsiz olduğunun anlaşılması halinde, terekenin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu ve Türk Medeni Kanunu’nun 702/4. maddesi hükmünün eldeki istek bakımından uygulama yeri bulunmadığı gözetilerek ehliyetsizlik sebebiyle pay oranında açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir. Kabule göre de, yargılama sonunda tahkikatın bittiği tefhim edilmeden ve sözlü yargılama aşaması uygulanıp taraflara son sözleri sorulmadan sonuca gidilmiş olması da isabetsizdir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 20/01/2022 tarihli ve 2018/361 Esas, 2022/23 Karar sayılı kararıyla; akit tarihinde mirasbırakanın akli melekelerinin yerinde olduğu, muvazaa iddiasının ispat edilemediği, satışın gerçek olması karşısında tenkis iddiasının da dinlenme olanağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili, bozma kararının gereklerinin yerine getirilmediğini, tanık ismi ve delil bildirmek için süre talebinde bulunduklarını ancak mahkemece usule uygun olmadığı gerekçesiyle taleplerinin reddedildiğini, davalı tanığı … ‘nin dinlenmesinden vazgeçilmesi kararının doğru olmadığını, davalı tarafça süresinde sunulmayan ödeme dekontu ve ekonomik durum gösterir belgeye muvafakatleri olmadığı halde bu belgelerin hükme esas alındığını, ödemenin varlığı kabul edilse dahi ödemenin keşfen saptanan satış bedelinden 29 kat az olduğunu, mirasbırakanın bakımının davalı tarafından yapılmadığını, temlikin muvazaalı olduğunu, taşınmazın kullanım şekli değişmediği için davacıların bir süre satıştan haberdar olamadıklarını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuki nedenine davalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
2.1. Bilindiği üzere, davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi, şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlem ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa’nın 13. maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu Kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu Yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, TMK’nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.6.1941 tarihli ve 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.
2.2. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun 706., Türk Borçlar Kanunu’nun 237. (Borçlar Kanunu’nun 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
2.3. Tanık delili, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 240 ile 266. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Tanıkların davet edilmesini düzenleyen 243. maddesinde açıkça; ”(1) Tanık davetiye ile çağrılır. Ancak, davetiye gönderilmeden taraflarca hazır bulundurulan tanık da dinlenir. Şu kadar ki, tanık listesi için kesin süre verildiği ve dinlenme gününün belirlendiği hâllerde, liste verilmemiş olsa dahi taraf, o duruşmada hazır bulundurursa tanıklar dinlenir. (2) Davetiyenin duruşma gününden en az bir hafta önce tebliğ edilmiş olması gerekir. Acele hâllerde tanığın daha önce gelmesine karar verilebilir. (3)Tanığı davet, gerektiğinde telefon, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle de yapılabilir. Ancak, davete rağmen gelmemeye bağlanan sonuçlar, bu durumda uygulanmaz hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanunun 245. maddesinde ise; ”(1) Kanunda gösterilen hükümler saklı kalmak üzere, tanıklık için çağrılan herkes gelmek zorundadır. Usulüne uygun olarak çağrıldığı hâlde mazeret bildirmeksizin gelmeyen tanık zorla getirtilir, gelmemesinin sebep olduğu giderlere ve beşyüz Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına hükmolunur. Zorla getirtilen tanık, evvelce gelmemesini haklı gösterecek sebepleri sonradan bildirirse, aleyhine hükmedilen giderler ve disiplin para cezası kaldırılır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 240/3. maddesinde, “Tanık listesinde adres gösterilmemiş veya gösterilen adreste tanık bulunamamışsa, tarafa adres göstermesi için, işin niteliğine uygun kesin süre verilir. Bu süre içinde adres gösterilmez veya gösterilen yeni adres de doğru değilse, bu tanığın dinlenilmesinden vazgeçilmiş sayılır.”
Tanıkların taraflarca hazır edilmesini zorunlu kılan bir kural yoktur. Bunun aksinin kabulü, adil yargılanma hakkı (TC. Anayasası 36. madde) kapsamında olan iddia ve savunma hakkının (6100 s. HMK’nın 27., 1086 sayılı HUMK’un 78. maddeleri) kısıtlanması ve eksik inceleme sonucunu doğurur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 241/1. maddesine göre, mahkeme gösterilen tanıklardan bir kısmının tanıklığı ile ispat edilmek istenen husus hakkında yeter derecede bilgi edindiği takdirde, geri kalanların dinlenilmemesine karar verebilecektir. Ancak, değinilen kanun hükmünün uygulanabilmesi için ismi bildirilen tanıkların hangi konuda tanıklık yapacaklarının belirtilmiş olması gerekmektedir. Bunun aksinin kabulü adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğurur. Öte yandan aynı Kanun’un 196. maddesinde ise, delil gösteren tarafın, karşı tarafın açık izni olmadıkça, o delile dayanmaktan vazgeçemeyeceği düzenlemesine yer verilmiştir.
3. Değerlendirme
3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan …’in, 12 ada 10 ve 37 ada 4 parsel sayılı taşınmazlardaki 8/32 payını 03.09.2003 tarihinde davalıya satış suretiyle devrettiği, 1330 doğumlu mirasbırakanın 08.03.2004 tarihinde öldüğü geride mirasçı olarak kızları davacıla…,…, ve….ile, dava dışı kızı ….., oğulları …. ve …’in kaldıkları anlaşılmaktadır.
3.2. Somut olayda, tarafların tanık deliline dayanıp tanık isimlerini bildirdikleri, Mahkemece, bozmadan önce davacı tanıklarının tamamının, davalı tanıklarından ise ….,…,…. ve ……’nin dinlendiği, davalı vekilinin duruşmada; dinlenmeyen tanıklarının dinlenmesinden vazgeçtiklerini bildirdiği, ancak davacıların vazgeçmeye muvafakat ettiklerine dair bir beyanlarının bulunmadığı, bozmadan sonra Mahkemece, davalıya dinlenmeyen tanıklarının adreslerinin tebligata elverişli olmadığı gerekçesiyle tanıkların açık adreslerinin bildirilmesi için kesin süre verildiği, davalı tarafça dinlenmeyen tanıklarından yalnız …’nin adresinin bildirildiği,….’in tebliğe rağmen 02.12.2021 tarihli duruşmaya gelmediği, belirtilen duruşmada, tanık …..’in zorla getirilmesine, kendisine ulaşılamadığı takdirde tanığın dinlenmesinden vazgeçilmiş sayılmasına karar verileceğine ilişkin ara karar kurulduğu, bir sonraki duruşmada, zorla getirtilip dinlenen …’nin, davalı tarafından bildirilen tanık olmadığı, isim benzerliğinden dolayı yanlışlık olduğunun anlaşıldığı, Mahkemece, tanığın dinlenilmesinden vazgeçilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davalı, ismini ve adresini süresinde bildirdiği tanığı …’nin dinlenmesinden usule uygun şekilde vazgeçmediği halde Mahkemece, HMK’nın 240/3. maddesine aykırı olacak şekilde adı geçen tanığın dinlenilmesinden vazgeçilmiş sayılmasına karar verilmesi doğru değildir.
3.3. Hâl böyle olunca; dinlenmeyen davalı tanığı …’nin usulünce dinlenmesi, tespit edilecek olgular tüm delillerle birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
V. SONUÇ
Davacılar vekilinin açıklanan nedenlerle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasa’nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince temyiz eden ve duruşmaya gelen davacılar vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalıdan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11/10/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.