T.C. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi
Esas: 2018/7059
Karar: 2019/7587
K.T.: 2.5.2019
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
KARAR : 1-)İşin niteliği bakımından temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına HUMK’nin 438. ve İİK’nin 366. maddeleri hükümleri uygun bulunmadığından bu yoldaki isteğin oybirliğiyle reddine karar verildikten sonra işin esası incelendi:
2-)Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Alacaklı tarafından borçlu aleyhine başlatılan ilamlı takipte, borçlu İcra Mahkemesi’ne başvurusunda; alacaklı asilin, sehven icra takibi başlattığını kendilerine bildirdiğini ancak alacaklı asilin talimatı olmadan vekil tarafından işlemlere devam edildiğini, feragat edilmesine rağmen avukatlık ücreti takdir edildiğini, dayanak ilamdan doğmuş alacağın ve ferilerin alacaklı asilin talebi üzerine, Yapı Kredi Bankasındaki hesabına yatırıldığını yine alacaklı vekili tarafından 30/09/2015 tarihinde 36.117.36 TL haricen ödeme bildirilmiş olduğunu, ancak ödemelere ve asilin beyanına rağmen müvekkil aleyhine bakiye alacak için 89/1 haciz ihbarnamesi gönderildiğini, alacaklı tarafın tahsil harcını da yatırmak zorunda bulunduğunu, alacaklının talebi üzerine haciz işleminin uygulanmasının yasal olmadığını belirterek icra işleminin iptalini talep ettiği, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği görülmektedir.
Harç, yapılan bir hizmet karşılığı olarak devletin aldığı paradır. Medeni Usul Hukukunda olduğu gibi, icra hukukunda da harç ve giderler sonuçta haksız çıkan tarafa yükletilir. 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun 28/b maddesine göre, tahsil harcı, alacağın ödenmesi sırasında yatırılan paradan tahsil edilir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 15. maddesi ise, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, bütün harç ve masrafların borçluya ait olduğunu, bunların neticede ayrıca hüküm ve takibe hacet kalmaksızın borçludan tahsil olunacağını öngörmektedir. Alacağın haricen tahsil edilmesi yükümlülüğü alacaklıya geçirmez.
Alacaklı vekili; 30/9/2015 tarihinde haricen tahsil bildiriminde bulunmuş olup, İcra Müdürlüğü’nce yapılması gereken iş, yapılan ödemeleri dikkate alarak, varsa bakiye borç muhtırasının tahsil harcı da eklenmek suretiyle gönderilmesidir. Ancak yapılan hesaplamalarda bakiye borcun bulunmaması halinde ise; bunun tespit altına alınması ile tahsil harcının yükümlüsünün borçlu olduğu göz önüne alınarak tahsil harcı borçlunun borç hanesine eklendikten sonra bakiye harcın borçludan tahsilinden ibarettir. Dolayısıyla icra müdürlüğünün 19/02/2016 tarihinde borçlunun dosyadaki hacizlerin ve dosyanın işlemden kaldırılmasına yönelik talebini reddetmesi doğru ise de; yapılan ödemeleri hesaplamaması hatalıdır. Bu doğrultuda; İcra Mahkemesince şikayetin kabulüne karar verilmekle beraber 2.bentte “tahsil harcının alacaklıdan tahsili yönünde işlem tesisine“ şeklinde hüküm kurulması da doğru görülmemiştir.
O halde; mahkemece yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda, icra müdürlüğünün işlem yapmasını sağlayacak şekilde hüküm kurulması gerekirken yazılı gerekçe ile istemin kabulü yönündeki kararı isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulüyle mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nin 366. ve HUMK’nin 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.