Esas | : 2018/3076 |
Karar | : 2021/650 |
Tarih | : 09.02.2021 |
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davacı … yönünden feragat nedeniyle, diğer davacılar yönünden ise muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gerekçeleriyle asıl ve birleştirilen davaların reddine ilişkin verilen karara karşı, davacı …, … ve…’ın istinaf başvuruları İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesi tarafından kabul edilerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacı … yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, diğer davacılar yönünden, mirasbırakan tarafından davalıya doğrudan yapılan temlikin mal kaçırma amaçlı olduğu ancak ara malike devredilen payın murisin bu kişi ile aralarındaki müteahhitlik işlerindeki ortaklık ilişkisi gereği olduğu, anılan paya yönelik iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle 49 parsel sayılı taşınmazdaki 80/11400 payın davacı …, …ve …’ın miras payları oranında iptali ile adlarına tesciline ilişkin olarak verilen karar davacı … ve Kubilay ile duruşma istekli olarak davacı … ve davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 09.02.2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edilen davalı temyiz eden vekili Avukat … ile diğer temyiz eden davacı … vekili Avukat … geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz edenler davacı … vekili Avukat ve davacı … vekili Avukat gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Asıl ve birleştirilen davada davacılar, miras bırakanları …nın 49 parsel sayılı taşınmazdaki 252/11400 payını ara malik kullanmak suretiyle, 80/11400 payını ise doğrudan mirastan mal kaçırma amacıyla davalı eşine satış şeklinde devrettiğini, temlik tarihi itibariyla miras bırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığı gibi davalının da alım gücü olmadığını ileri sürerek davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişler, yargılama sırasında davacı … davasından feragat etmiştir.
Davalı, mirasbırakanın mal kaçırma kastı ile hareket etmediğini ve taşınmazı bedel karşılığında satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı … yönünden feragat nedeniyle, diğer davacılar yönünden ise muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gerekçeleriyle asıl ve birleştirilen davaların reddine ilişkin verilen karara karşı, davacı …, …ve …’ın istinaf başvuruları İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesi tarafından kabul edilerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacı … yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, diğer davacılar yönünden, mirasbırakan tarafından davalıya doğrudan yapılan temlikin mal kaçırma amaçlı olduğu ancak ara malike devredilen payın murisin bu kişi ile aralarındaki müteahhitlik işlerindeki ortaklık ilişkisi gereği olduğu, anılan paya yönelik iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle 49 parsel sayılı taşınmazdaki 80/11400 payın davacı …, Mediha ve Kubilay’ın miras payları oranında iptali ile adlarına tesciline karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan …’nın 49 parsel sayılı taşınmazdaki 252/11400 payını 07/06/1995 tarihinde dava dışı …’e; bilahare hükmen tescil sonucu edindiği 80/11400 payını ise 17/05/1999 tarihinde sonradan evlendiği eşi Şengül’e satış suretiyle devrettiği, …’in 116/11400 payını 22/06/2006 tarihinde davalı …’e devrettiği, …’ün son olarak taşınmazda 194/11400 paya sahip olduğu, taşınmazın imar uygulamasına tabi tutulduğu, 1667 ada 9 parsel numarasını aldığı, miras bırakanın davalı … ile 05/11/2003 tarihinde evlendiği, 15/05/2011 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davalı eşi Şengül ile önceki eşlerinden olma çocukları olan davacıları bıraktığı, veraset ve intikal beyannamesinden miras bırakan adına İstanbul ili Kağıthane ve Şişli ilçelerinde dört parça, Edirne’de ise bir parça taşınmaz olduğu, İstanbul’daki taşınmazlar üzerinde iş merkezi ve bir özel hastanenin (Kağıthane ilçesi 8695 ada 6 ve 13 parsel) bulunduğu, bu taşınmazlara ilişkin kira sözleşmelerinin sunulduğu, ayrıca muris üzerinde kayıtlı iki adet aracın bulunduğu anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; dinlenen tanık beyanları, temlik harici terekenin miktarı ve niteliği, taşınmazın devir tarihi ile miras bırakan ve davalı …’ün evlenme tarihleri gözetildiğinde miras bırakanın mal kaçırma kastı ile hareket ettiğini gösterir somut bir olgu ortaya konulamamıştır. Bu durumda davacı tarafça muvazaa iddiasının usulüne uygun şekilde ispatlandığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, davacı … yönünden feragat nedeniyle, diğer davacılar açısından ise HMK’nın 190. ve TMK’nın 6.maddeleri gereğince ispatlanamayan davaların tümden reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek Gülay dışındaki davacılar yönünden miras bırakan tarafından temlik edilen 80/11400 paya ilişkin olarak davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre de; bilindiği üzere; muris muvazaası hukuksal sebebine dayalı davalarda dava değeri, taşınmaz ya da taşınmazların tümünün değeri üzerinden davayı açan mirasçı ya da mirasçıların miras payına isabet eden değer olup, bu değer üzerinden yargılama gideri vekalet ücreti ve harca hükmedilmesi gerekmektedir. Bölge Adliye Mahkemesince anılan husus göz ardı edilerek vekalet ücretine hükmolunması da isabetsizdir.
Tarafların değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 371/1-a maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesine gönderilmesine, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 24.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 3.050.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.02.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.