Esas | : 2021/1737 |
Karar | : 2021/5563 |
Tarih | : 01.07.2021 |
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil-Aile Konutu Şerhi Konulması
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı banka tarafından tapu iptali ve tescil davası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava; TMK m. 194 uyarınca tapu iptal tescil istemine ilişkindir.
Davacı kadın dava dilekçesinde, dava konusu İzmir ili, Bornova 2 ilçesi, Erzene mah., 135 ada, 193 parselde kayıtlı taşınmazın aile konutu olduğu, taşınmazın haberi ve onayı olmadan davalı eş tarafından davalı bankaya vefa kayıtlı olarak satış işleminin yapıldığı, davalı …. adına olan tapu kaydının iptali ile davalı eş … adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahalli mahkemece yapılan yargılama neticesinde, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı banka tarafından istinaf edilmiş ve bölge adliye mahkemesi ilgili hukuk dairesince yapılan inceleme neticesinde, davalı bankanın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Hüküm davalı banka tarafından temyiz edilmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun “eşlerin hukuki işlemleri’’ başlıklı 193. maddesi; “Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşlerden her biri diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukukî işlemi yapabilir.” şeklindedir.
TMK’nın 194. maddesinin birinci fıkrası; “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz” hükmünü içermektedir. Aile konutunun tanımına ise anılan maddenin gerekçesinde yer verilmiş; aile konutu “Eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı anılarla dolu bir alan” olarak tanımlanmıştır.
TMK’nın 193. maddesi dikkate alındığında kural olarak eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlem yapma serbestisi kabul edilmişken, aynı Kanun’un 194. maddesi ile bu kurala istisna getirilmiş ve aile konutu üzerindeki hakların sınırlandırılması esası kabul edilmiştir. Bu düzenleme ile malik olmayan eşe, aile konutu ile ilgili tapu kütüğüne şerh verilmesini isteme hakkı tanınmış, eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü “aile birliğinin” korunması amacıyla sınırlandırılmıştır. Tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmasa dahi aile konutuna ilişkin olarak; eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutuyla ilgili kira sözleşmesini feshedemeyecek, aile konutunu devredemeyecek ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamayacaktır. Malik olmayan eşin izni için şekil şartı bulunmamakla birlikte, iznin açık olması gerekmektedir. Açık rızanın varlığını ispat yükü ise aile konutu ile ilgili tasarrufta bulunana aittir. Öte yandan; TMK’nın 194. maddesinde öngörülen sınırlandırma, taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi konulduğu için değil, konut aile konutu vasfı taşıdığı için getirilmiştir. Bu sebeple taşınmazın tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmasa bile o konut aile konulu özelliğini taşır. Nitekim aile konutu şerhi kurucu değil açıklayıcı niteliktedir.
Bu durumda; Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesi uyarınca malik olan eş tarafından diğer eşin açık rızası alınmadan aile konutu üzerindeki hakların sınırlandırılması durumunda yapılan bu işlemin “geçerli” kabul edilemeyeceği emredici hüküm gereğidir. Diğer eşin geçerli olmayan işlemin iptali için dava açabileceği kuşkusuzdur.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya gelince; dava konusu taşınmazın davalılardan erkek eş adına tapuda kayıtlı olduğu ve bu eş tarafından davalılardan banka lehine ipotek verildiği, daha sonra taşınmazın davalı eş ve davalı banka arasında 02/11/2015 tarihinde düzenlenen protokol ile davalı eş ve şirketinin genel kredi sözleşmeleri kapsamında doğmuş ve doğacak borçlarına mahsuben geri alım hakkı ile (vefa) satışının kararlaştırıldığı, aynı tarihte tapuda taşınmazın davalı bankaya devredildiği, ipotek tesis edilen taşınmazın bulunduğu adresin, işlem tarihinde ve halen davacı ve davalı eşin yerleşim yeri olarak kayıtlı olduğu, taşınmazın davacı ve eşi tarafından aile konutu olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Davalı banka, davacı kadının, vefa kayıtlı taşınmazın devir işlemine açık rızasının olduğunu beyan ederek, buna ilişkin muvafakatname sunmuş, davacı kadın ise; banka tarafından dosyaya sunulan muvafakatnamede yer alan imzanın sadece ipotek tesisi ile ilgili olduğunu, satış ya da vefa sözleşmesine muvafakatinin bulunmadığını beyan etmiştir.
Ancak, davacı kadının ipotek işlemine rızasının bulunması davalılar arasında taşınmazın geri alım hakkı ile devrini de kapsar niteliktedir. Bu sebeple davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeple bölge adliye mahkemesinin esastan ret kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, temyiz peşin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ise ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 01.07.2021 (Prş.)