T.C. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi
Esas: 2022/4373
Karar: 2022/6217
K.T.: 27.06.2022
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalının 20/02/2005 tanzim tarihli ve 20/05/2005 vade tarihli 15.000 TL bedelli bir senetten dolayı alacaklı olduğu iddiası ile aleyhine icra takibi yaptığını, adına kayıtlı taşınmazlar üzerine haciz koydurduğunu, bu taşınmazlarla ilgili kıymet takdiri yapıldığını, satış baskısı altında tüm dosya borcunu masrafları ile alacaklı görünen davalıya ödediğini ve söz konusu senedi aldığını, senedi incelediğinde ise imzanın kendisine ait olmadığını fark ettiğini, olayla ilgili savcılığa da müracaat ettiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, icra baskısı altında ödemek zorunda kaldığı 15.000 TL’nin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; davacı ile bir süre birlikte taşımacılık yaptıklarını, ancak daha sonra aralarında çıkan anlaşmazlıklar sonucu kamyonunu sattığını, fakat davacının vergi borcu ve Bankadan kullandığı kredi borcu nedeniyle satış yapabilmesi için borcu yoktur yazısını ve haciz kaldırma yazılarını alamadığını, bu nedenle davacının borçlarını ödemek zorunda kaldığını, ödediği borçlar nedeniyle davacının boş olarak imzalayıp verdiği senedi doldurup icraya koyduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın zamanaşımından reddine dair verilen karar, davacı tarafın temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan)13. Hukuk Dairesinin 16/11/2009 tarihli ve 2009/5364 E. 2009/13275 K. sayılı kararıyla; Eldeki davanın istirdat davası olmaması nedeniyle, İİK’nın 72. maddesinde belirtilen zamanaşımı süresine tabi olmadığı, davacının şikayeti üzerine davalı hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan dava açıldığı, bu davanın halen derdest olduğu, davalı hakkında açılan dava aşamasında eylemin resmi belgede sahtecilik olarak tanımlandığı, TCK’nın 5237 sayılı yasayla değişik 204/1 ve 53. maddesinin uygulanması istendiğine göre dava zamanaşımının söz konusu olduğu, bu nedenle gerekirse ceza mahkemesindeki davanın sonucu da beklenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; bekletici mesele yapılan ceza dosyasında davalının resmi belgede sahtecilik suçundan beraatine karar verildiği, dosyanın temyiz incelemesinde olağanüstü zamanaşımı süresinin dolması sebebiyle düşme karar verildiği ve kararın bu şekilde 25/12/2020 tarihinde kesinleştiği gözetildiğinde, davacının ceza dosyası dışında senetteki borcun mevcut olmadığına ilişkin dosyaya başkaca delil sunamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, davacının icra baskısı altında ödemek durumunda kaldığını iddia ettiği senedin sahte olarak düzenlenmiş olması nedeniyle senet bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın 211 maddesi; “Bir belgenin sahteliğinin iddia edilmesi durumunda, bu hususta karşı tarafın açıklamaları da dikkate alınarak, aşağıdaki sıra ile inceleme yapılarak öncelikle karar verilir.
A) Hakim, yazı veya imzayı inkar eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse, huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle elde ettiği belge ve diğer delilleri değerlendirir. Hakim, sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle, senedin sahteliği hakkında bir karar verir. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf, belirtilen günde hazır bulunmadığı taktirde, inkar etmiş olduğu belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş sayılır; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir.
B) (a) bendi hükmüne göre yaptığı incelemeye rağmen, hakimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa, bilirkişi incelemesine karar verir. Bilirkişi incelemesinden önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir.” hükmünü içermektedir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacı tarafından davalı hakkında şikayetçi olunması sonrasında savcılıkça başlatılan soruşturma sürecinde İzmir Kriminal … Labaratuarından alınan 31/08/2006 tarihli ekspertiz raporunda, ‘’inceleme konusu senedin ön yüz sağ alt bölümünde pul üzerine ve açığına gelecek şekilde atılı bulunan iki adet borçlu imzasının, …’ın mukayese imzaları ile aralarında farklılıklar bulunduğu gözlemlenmiş ve anılan borçlu imzalarının mevcut mukayese imzalarına kıyasen … eli mahsulü olmayıp, …’ın hakiki imzaları model alınarak adına atılmış sahte imzalar olduklarının’’ belirtildiği, ceza yargılaması sürecinde Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden alınan 03/12/2014 tarihli raporda ise oy çokluğu ile, “inceleme konusu senette …’a atfen atılı basit tersimli borçlu imzaları ile …’ın basit tersimli mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu senetteki borçlu imzalarının …’ın eli ürünü olduğunun kabulü gerektiği” belirtildiği, çoğunluk görüşüne mahalif kalan bilirkişinin ise “… söz konusu senetteki imzaların …’ın eli ürünü olup olmadığı hususunda ileri bir saptamaya gidilemediğini” bildirdiği anlaşılmaktadır. Ceza mahkemesince sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeterli kesin ve inandırıcı deliller elde edilemediğinden eylemin sabit olmamasından bahisle verilen beraat kararı ise, temyizde bozularak zamanaşımından düşme kararı verilerek 25/12/2020 tarihinde kesinleşmiş olmakla, ceza mahkemesince yapılan değerlendirmelerin hukuk hakimini bağlamayacağı da kuşkusuzdur.
Bu itibarla mahkemece; ceza yargılaması sürecinde alınan İzmir Kriminal … Labaratuarının 31/08/2006 tarihli raporu ile Adli Tıp Kurumunun oy çokluğu ile verilen 03/12/2014 tarihli raporlarının çelişkili olduğu açık olduğundan, her iki rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi için alanında uzman üç kişilik bilirkişi heyetinden yeniden rapor alınması ve söz konusu senetteki imzaların davacıya ait olup olmadığının net bir şekilde tespiti suretiyle sonucuna uygun hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.