T.C.YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ
Esas: 2024/3003
Karar:2024/7349
K.T.:03.06.2024
MAHKEMESİ:Ağır Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2014/112 E., 2015/364 K.
SUÇLAR : Resmi belgede sahtecilik, bilişim sistemlerinin banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık
KARAR : Mahkûmiyet
KANUN YARARINA BOZMA YOLUNA BAŞVURAN: Adalet Bakanlığının istemi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ: İlgili kararın kanun yararına bozulması
İstanbul Anadolu 9. Ağır Ceza Mahkemesinin, 02.12.2015 tarihli ve 2014/112 Esas, 2015/364 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 204 üncü maddesinin birinci fıkrası, 58 inci ve 53 üncü maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına ve cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine; bilişim sistemlerinin banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçundan 5237 sayılı Kanun’un 158 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi, 58 inci ve 53 üncü maddeleri uyarınca 3 yıl 6 ay hapis ve 18.500,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına ve cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin hükümlerin, Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesinin, 08.05.2017 tarihli ve 2017/16554 Esas, 2017/10258 Karar sayılı sanığın temyiz talebinin reddine dair Mahkemenin 09.02.2017 tarihli ve 2014/112 Esas, 2015/364 Karar sayılı kararının onanması suretiyle kesinleştiği belirlenmiştir.
Adalet Bakanlığının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 309 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca, 13.03.2024 tarihli ve 2023/9226 sayılı evrakı ile kanun yararına bozma istemine istinaden düzenlenen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 04.04.2024 tarihli ve KYB-2024/36690 sayılı Tebliğnamesi ile dava dosyası Daireye gönderilmekle, gereği düşünüldü:
I. İSTEM
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 04.04.2024 tarihli ve KYB-2024/36690 sayılı kanun yararına bozma isteminin;
“Dosya kapsamına göre;
Şikâyetçi …’nin kendisine ait 34 GG … plakalı aracı Kartal Oto Pazarında satışa çıkarttığı, sanık ile aracın 9.250,00 TL bedelle satışı konusunda anlaştıkları, sanığın araç bedeli olarak Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. Mersin Çarşı Şubesine ait keşidecisi … Tavukçuluk olan külliyen sahte olarak oluşturulmuş çeki ciro ederek şikâyetçiye vermek suretiyle resmi belgede sahtecilik ile bilişim sistemlerinin banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçlarını işlediğinin iddia ve kabul olunduğu olayda; kambiyo senetlerinde yapılan sahteciliğin, resmi belgede yapılmış sayılabilmesi için ilgili kambiyo senedinin Türk Ticaret Kanunu’nda öngörülen bütün unsurları taşıması gerekli olup, suç tarihinde yürürlükte bulunan mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 692. maddesi gereğince çeklerde bulunması zorunlu olan keşide yerinin herhangi bir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık ve anlaşılır olmasının gerektiği, aynı Kanun’un 693. maddesine göre ise, keşide yeri gösterilmemiş olan çekin, keşidecinin ad ve soyadı yanında yazılı olan yerde keşide edilmiş sayılacağı hükmü de dikkate alındığında, dosyada aslı bulunan suça konu çek üzerinde yapılan incelemede, öngörülen zorunlu unsurlarından olan “keşide yeri” nin bulunmadığı, yasal unsurları eksik olan çekin özel belge niteliğinde olacağı ve bu suretle sanığın sübutu kabul edilen eyleminin özel belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülmek suretiyle sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan hüküm kurulmasında,
Kabule göre de;
Benzer bir olaya ilişkin Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 23/02/2021 tarihli ve 2020/3753 esas, 2021/3118 karar sayılı ilâmında yer alan, “…sanığın adli sicil kaydına konu olan ve tekerrüre esas alınan Zile Sulh Ceza Mahkemesinin 17/06/2010 tarihli ve 2010/92 esas, 2010/259 karar sayılı ilâmı ile verilen 2.000,00 Türk lirası adli para cezasının miktarı itibariyle hüküm tarihinde 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 305. maddesi gereğince kesin nitelikte olduğu ve aynı Kanun’un 305/son maddesi gereğince tekerrüre esas olmayacağı, sanığın suç tarihi itibari ile de adli sicil kaydında tekerrüre esas olabilecek başkaca bir mahkumiyet kaydının bulunmadığının gözetilmemesi nedeniyle kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden..5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası uyarınca BOZULMASINA…” şeklindeki açıklamalar nazara alındığında,
Dosya kapsamına göre, sanığın tekerrüre esas alınan Osmaniye 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 07/04/2010 tarihli ve 2009/257 esas, 2010/154 sayılı kararının, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 305/1. maddesi gereğince miktar itibariyle kesin olduğu, 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 8/1. maddesinde yer alan hüküm gözetilerek, 1412 sayılı Kanun’un 305/son maddesine göre miktar itibariyle kesin olan adli para cezalarının tekerrür uygulamasına esas alınamayacağı ve sanığın adli sicil kaydında başka tekerrüre esas mahkûmiyeti de bulunmadığının anlaşılması karşısında, sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 58. maddesinin uygulanma imkânının bulunmadığı gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.”
Şeklindeki gerekçeye dayandığı anlaşılmıştır.
II. GEREKÇE
5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin dördüncü fıkrasının (d) bendinin; “Hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesi doğrudan hükmeder.”
Şeklinde düzenlendiği belirlenmiştir.
5237 sayılı Kanun’un “Resmi belgede sahtecilik” başlıklı 204 üncü maddesinin birinci fıkrası, “(1) Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”; aynı Kanun’un “Özel belgede sahtecilik” başlıklı 207 nci maddesi,”(1) Bir özel belgeyi sahte olarak düzenleyen veya gerçek bir özel belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren ve kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Bir sahte özel belgeyi bu özelliğini bilerek kullanan kişi de yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.” ve “Resmi belge hükmünde belgeler” başlıklı 210 uncu maddesinin birinci fıkrası, “(1) Özel belgede sahtecilik suçunun konusunun, emre veya hamile yazılı kambiyo senedi, emtiayı temsil eden belge, hisse senedi, tahvil veya vasiyetname olması halinde, resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler uygulanır.” şeklindedir.
5237 sayılı Kanun’un “Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular” başlıklı 58 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında;
“1) Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.
(2) Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı;
a. Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl,
b. Beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl,
Geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz.
“
Hükümleri yer almaktadır.
6217 sayılı Kanun’un 26 ncı maddesi ile değişik 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un (5320 sayılı Kanun) geçici 2 nci maddesinde; “(Ek: 31/3/2011-6217/26 md.) Bölge adliye mahkemeleri faaliyete geçinceye kadar hapis cezasından çevrilenler hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen üçbin Türk Lirası dâhil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine karşı temyiz yoluna başvurulamaz.” hükmü yer almaktadır. 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesinin birinci fıkrası; “Bölge adliye mahkemelerinin, 26/09/2004 tarih ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2’nci maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 322 nci maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326’ncı maddeleri uygulanır.” ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi; “…İkimilyar liraya kadar (İkimilyar dahil) para cezalarına dair olan hükümler…Temyiz olunamaz. Bu suretle verilen hükümler tekerrüre esas olmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
İncelenen dava dosyası içeriğine göre;
a. Şikâyetçi …’nin kendisine ait 34 (..) (….) plaka sayılı aracı Kartal Oto Pazarında satışa çıkarttığı, sanık ile aracın 9.250,00 TL bedelle satışı konusunda anlaştıkları, sanığın araç bedeli olarak Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. Mersin Çarşı Şubesine ait keşidecisi … Tavukçuluk olan külliyen sahte olarak oluşturulmuş çeki ciro ederek şikâyetçiye vermek suretiyle resmi belgede sahtecilik suçunu işlediğinin iddia ve kabul olunduğu olayda; kambiyo senetlerinde yapılan sahteciliğin, resmi belgede yapılmış sayılabilmesi için ilgili kambiyo senedinin Türk Ticaret Kanunu’nda öngörülen bütün unsurları taşıması gerekli olup, suç tarihinde yürürlükte bulunan mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 692 nci maddesi gereğince çeklerde bulunması zorunlu olan keşide yerinin herhangi bir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık ve anlaşılır olmasının gerektiği, aynı Kanun’un 693 üncü maddesine göre ise, keşide yeri gösterilmemiş olan çekin, keşidecinin ad ve soyadı yanında yazılı olan yerde keşide edilmiş sayılacağı hükmü de dikkate alındığında, dosyada aslı bulunan suça konu çek üzerinde yapılan incelemede, öngörülen zorunlu unsurlarından olan “keşide yeri” nin bulunmadığı, yasal unsurları eksik olan çekin özel belge niteliğinde olacağı ve bu suretle sanığın özel belgede sahtecilik suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi Kanun’a aykırı olup, ihbarnamenin birinci paragrafında yer alan kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür.
b. Sanık hakkında tekerrüre esas alınan Osmaniye 2. Sulh Ceza Mahkemesinin, 07.04.2010 tarihli ve 2009/257 Esas, 2010/154 Karar sayılı aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğü ihlal suçundan 5237 sayılı Kanun’un 233 üncü maddesinin birinci fıkrası, 50 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca hapisten çevrili 1.800,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin hükmün, karar tarihi itibarıyla kesin nitelikte olması nedeniyle tekerrüre esas alınmayacağının gözetilmemesi Kanun’a aykırı olup, ihbarnamenin ikinci paragrafında yer alan kanun yararına bozma talebi yerinde görülmekle, 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin dördüncü fıkrasının (d) bendi uyarınca tekerrür hükümlerinin uygulanmasına ilişkin hukuka aykırılık Yargıtay tarafından giderilmiştir.
III. KARAR
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin KABULÜNE,
İstanbul Anadolu 9. Ağır Ceza Mahkemesinin, 02.12.2015 tarihli ve 2014/112 Esas, 2015/364 Karar sayılı kararının, 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin üçüncü fıkrası gereği, oy birliğiyle KANUN YARARINA BOZULMASINA,
Gerekçe bölümünün beşinci maddesinin (b) fıkrasında yer alan bozma nedenine göre, 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin dördüncü fıkrasının (d) bendi uyarınca karar verilmesi mümkün görüldüğünden, “hüküm fıkrasından tekerrüre ilişkin bölümün tamamen çıkartılmasına, diğer hususların yerinde bırakılmasına, bilişim sistemlerinin banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu yönünden hükmedilen cezanın infazının belirlenen şekilde yapılmasına”
Sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik olarak, gerekçe bölümünün beşinci maddesinin (a) fıkrasında yer alan bozma nedenine göre, 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin dördüncü fıkrasının (b) bendi uyarınca gerekli işlemlerin yapılması için dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
06.2024 tarihinde karar verildi.