
T.C.YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ
Esas: 2024/3172
Karar:2024/4671
K.T.:04.06.2024
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2023/50 Esas, 2023/129 Karar
HÜKÜM : Davanın reddi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonucunda Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; alacaklı olduğunu iddia eden bankanın dayandığı 25.06.2007 ve 17.09.2007 tarihli kredi kefalet sözleşmesinde davacının imzasının bulunmadığını, asıl kredi borçlusu olan dava dışı 3. kişinin 2006 yılında kullanılan kredisine kefil olduğunu, bu kredinin de kredi borçlusu tarafından ödendiğini, kredi sözleşmesinin taksit tablosunda davacının imzasının bulunmamasının da davacının yenilenen kredi de kefalet iradesinin ve imzasının bulunmadığına karine olduğunu, davacının ödediği kredi borcundan kaynaklanan alacağın davacıdan cebri icra yolu ile tahsil edilmeye çalışıldığını ileri sürerek müvekkilinin davalıya borcunun olmadığının tespitine, kötü niyetli takipte bulunan davalı bankanın alacağın %40’ı oranında kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili banka ile asıl borçlu arasındaki kredi ilişkisinde 2 adet toplam 175.000,00 TL genel kredi sözleşmesi aktedildiğini, davacının da bu sözleşmeleri müştereken ve müteselsilen borçlu sıfatı ile imzaladığını, bu kredilerin ödenmemesi üzerine doğan riskin tahsili için borçlulara ihtarname gönderildiğini, ancak verilen sürede bankalarının alacağı tahsil edememesi üzerine borçlular hakkında kanuni takibe geçtiklerini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Mahkemece Verilen Karar
Mahkemenin Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyarak verdiği 25.03.2021 tarih, 2014/334 E., 2021/133 K. sayılı kararı ile efalet sözleşmelerinin 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 581 inci ve devamı maddelerinde unsurlarının değiştiği, yeni şekil ve esas şartlarına bağlandığı, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunu’nun (6101 sayılı Kanun) 7 nci maddesinde bu kuralların emredici hukuk kurallarından olup kamu düzenine ilişkin olduğu ve mevcut dosyalara derhal uygulanması gerektiği, 6098 sayılı Kanun’un 583 üncü maddesi gereğince kefalet sözleşmesinde kefalet tarihinin belirtilmesi gerektiği ve kefalet tarihinin kefil tarafından el yazısı ile açıkça yazılması gerektiği, bunun kefalet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için geçerlilik şartı olduğu, bu hususun kanunda yer alan emredici bir düzenleme olduğu, kredi sözleşmesi içerisinde yer alan davacının imzalı beyanını içeren kısımda kefalet tarihinin açıkça el yazısı ile belirtilmediğinden davacının kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacılar murisi …’ın 19.09.2007 tarihli ve 22.06.2007 tarihli kredi sözleşmeleri nedeni ile davalıya borçlu olmadıklarının tespitine, yasal şartları oluşmadığından kötü niyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm, davalı vekili tarafından temyiz etmiştir.
B. Bozma Kararı
Dairemizin 28.09.2022 tarihli, 2021/4626 E., 2022/6431 K. sayılı kararı ile; ” Dava, davalı banka ile dava dışı borçlu arasında akdedilen iki adet kredi sözleşmesinde, müteveffa Ali Kılıç’ın kefalet iradesinin ve imzasının bulunmadığı iddiasına dayalı olarak açılan menfi tespit davasıdır. Dava konusu 25.06.2007 ve 17.09.2007 tarihli genel kredi sözleşmelerini, davacı müteveffa Ali Kılıç’ın müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı görülmüştür. Mahkemece Türk Borçlar Kanunu’nun 583. maddesi gereğince, kefalet tarihinin kefilin el yazısı ile yazılması hususunun, kefalet sözleşmesinin geçerlilik şartı olduğu, bu hususun kanunda yer alan emredici bir düzenleme olduğu, kredi sözleşmesi içerisinde yer alan davacının imzalı beyanını içeren kısımda kefalet tarihinin açıkça el yazısı ile belirtilmediğinden davacının kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü kararı doğru görülmemiştir. Genel kredi sözleşmeleri 25.06.2007 ve 17.09.2007 tarihlidir. Sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 484. maddesine uygun olarak kefalet tesis edilmiştir. 6098 sayılı TBK 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 6101 sayılı TBK’nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 1. maddesine göre TBK’nın yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Kefalet sözleşmesi 818 sayılı BK yürürlükte iken kanuna uygun olarak kurulduğundan kefaletlere yürürlükten kaldırılan 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümleri uygulanmalıdır. 6098 sayılı TBK’nın 583. maddesindeki düzenlemeden dolayı kefalet akdi geçersiz kabul edilemez. 6101 sayılı TBK’nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 7 nci maddesinde 6098 sayılı TBK’nın derdest davalara uygulanması ile ilgili düzenleme yapılmışsa da bu hüküm 818 sayılı BK’ya uygun olarak kurulan kefaletin kamu düzenine aykırı olduğu sonucunu doğurmayacağından somut olayda uygulama yeri bulunmamaktadır. Mahkemece bu yönler gözetilerek işin esasına girilip bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına ve dosyanın Mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
C. Mahkemece Bozma İlamına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile uyulan bozma ilamındaki gerekçeler doğrultusunda davacının murisinin kefaletinin geçerli olduğu, Adli Tıp Kurumunun 13.04.2022 tarihli raporuyla, genel kredi sözleşmelerindeki imzaların davacının murisi …’ın eli ürünü olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemenin murisin kefaletinin geçersiz olduğuna dair tespitinin hukuka aykırı olduğunu, murisin herhangi bir kefalet sözleşmesine imza atmadığını, mirasçıların mirasbırakanın kefalet borcundan sınırlı olarak sorumlu olmasının ilk koşulunun, terekenin resmi defterinin tutulması ve kefalet alacağının deftere kaydedilmiş olması olduğunu, terekenin resmi defterinin tutulmasının talep edilmediği durumlarda mirası kayıtsız ve şartsız kabul eden mirasçının, terekenin bütün borçlarından ve bu kapsamda mirasbırakanın kefalet borcundan müteselsilen ve şahsen bütün malvarlığıyla sorumlu olacağı, terekenin resmi defterinin tutulması halinde ise mirasçının dört seçimlik hakkı bulunduğunu, bunların, mirasın kayıtsız ve şartsız kabulü, mirasın reddi, resmi tasfiye ve mirasın tutulan deftere göre kabulü olduğunu, terekenin resmi defterinin tutulmasından sonra mirasçının, mirası kayıtsız ve şartsız kabul ettiği halde dahi mirasbırakanın kefalet borcundan sınırlı olarak sorumlu olacağını, dosya içinde terekenin resmi deftere tabi olması ya da defter tutulduğuna dair herhangi bir delil bulunmadığını, ayrıca müvekkilin borca batık terekeyi kabul de etmediğini, tereke borca batık olduğundan mirasın hükmen reddedilmiş sayılması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, menfi tespit istemine ilişkindir.
İlgili Hukuk
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72 nci maddesi.
Değerlendirme
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.