T.C. Yargıtay 23.Hukuk Dairesi
Esas: 
2016/7511
Karar: 2019/4130
K.T.: 09/10/2019

Özet: Bilirkişi heyeti, raporunu ibraz ettikten sonra bu heyete yeni bir kişi eklenmek sureti ile rapor alınması isabetsizdir.


Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine yönelik verilen hükmün davalı-karşı davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı-karşı davalı vekili Avukat … gelmiş tebligata rağmen diğer taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– KARAR –

Davacı-karşı davalı vekili, davalı şirket için uzun yıllardır saha araştırması yaptıklarını, en son 5 yıl süreli 01.11.2011 tarihli 01.11.2016 tarihine kadar uzatılan saha araştırma sözleşmesi yapıldığını, saha araştırmalarının yapılarak, v…. tarafından iki şirket arasında sağlanan veri paylaşım sistemi ile iletildiğini, faturaların teslim edildiğini, 2012 yılından sonra davalı şirketin iç işleyişindeki sıkıntılardan dolayı ödemelerin yapılmadığını, takip konusu fatura bedelleri ödenmediğini, başlatılan icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek davalının itirazının iptali ile % 20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı-karşı davacı vekili, davacı ve müvekkili şirketin eski yöneticilerin iş birliği içerisinde müvekkil şirketi zarara uğrattığını, fatura konusu olan hizmetin verilmediğini savunarak davanının reddini istemiş, karşı davada ise davacı şirkete sehven ödenen bedelin borcundan mahsubu ile 79.774 TL alacaklı olduğunu ileri sürerek bu bedelin tahsilini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre davalı tarafın sözleşme uyarınca düzenlenen faturaları ticari defterlerine kaydettiği, herhangi bir aşamada hizmetin verilmediği hususunda herhangi bir ihtarının yahut ihtirazi kaydının söz konusu olmadığı her ne kadar davalı tarafça davacı aleyhine İstanbul 5. ATM 2014/…  Esas sayılı dava dosyasında davalı G… tarafından, davacı şirket çalışanları ile müvekkili şirket temsilcilerinin birlikte müvekkili şirketi zarara uğrattıklarından bahisle dava açılmış ise de anılı davanın iş bu dava dosyasından sonra açıldığı, eldeki davayı etkilemeyeceği davacı tarafça hizmet gereğinin yerine getirildiği gerekçesi ile asıl davanın kısmen kabulüne karşı davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davalı- karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1) Asıl dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi uyarınca verilen hizmetin bedelinin tahsiline ilişkin olup, karşı dava ise sehven ödenen bedelin iadesine ilişkindir.

HMK 266. maddesi uyarınca çözümü hukuk dışında özel ve teknik bilgiyi gerektirmesi halinde hakim bilirkişi görüşüne başvurmak zorundadır. Bilirkişi tek olabileceği gibi heyet halinde de olabilir. Bu hususlar HMK 275/1. maddesinde belirlenmiştir. Somut olayda mahkemece uyuşmazlığın teknik bilgiyi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi incelemesine başvurulmuş, ilk etapta oluşturulan bilirkişi heyeti raporunu ibraz ettikten sonra bu heyete yeni bir kişi eklenmek sureti ile rapor alınmış olması HMK 275/1. maddesine aykırıdır.

Öte yandan İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/… E. sayılı dava dosyasında taraflar arasında görülen tazminat davasının sonucu iş bu dava sonucunu etkileyeceğinden sonucunun beklenmesi gerekmektedir.

2) Bozma nedenlerine göre davalı-karşı davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı-karşı davacı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle bozma nedenlerine göre davalı-karşı davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.10.2019 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.                           

M.C ve M.Ö’in MUHALEFET ŞERHİ:

Bir mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3 . maddesi ve aynı yönde bir düzenleme içeren 6100 Sayılı HMK nın 27 ve 297. maddeleri bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.04.2010 günlü ve 2010/11-195 E. – 238 K. sayılı usulden bozmayı kapsayan ilamının gerekçesinde de aynen; “Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının, açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir” ifadelerine yer verilmiştir. Nitekim, 07.06.1976 günlü ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı‘nın gerekçesinde yer alan “Gerekçenin, ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği, yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.

 Anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama, gerek yargı erki ile hakimin, gerek mahkeme kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.

Somut olayda davacı P… Araştırma Dan. ve Tur. Ltd Şti, davalı/karşı davacı ile aralarında saha araştırma sözleşmesi yaptıklarını bu sözleşme çerçevesinde hak edişlerini faturaya bağlayarak tebliğ etmelerine rağmen davalının haksız yere borca itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı /karşı davacı G….Araştırma Hizmetleri AŞ ise davacı şirket ile kendi şirketlerinin eski yöneticilerinin anlaşmak suretiyle davacıdan hizmet alınmamasına rağmen alınmış gibi işlem yaparak kesilen faturaların haksız olarak tahsil edildiğini eski yöneticiler hakkında C.Savcılığına suç duyurusunda bulunduklarını ve İstanbul …ATM nin 2013/… esas sayılı dosyasında dava açtıklarını bu dava dışında davacı şirkete 79.774 TL fazla ödemelerinin bulunduğunu belirterek tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Asıl dava ve karşı davanın her biri harcı yatırılarak açılmış müstakil davalardır. Mahkeme 11 sayfalık gerekçeli kararında asıl dava için detaylı gerekçe yazmasına rağmen, karşı dava için “Karşı davanın reddine karar vermek gerekmiştir…” şeklinde HMK nın 297. maddesine aykırı şekilde Kanunun aradığı mahiyette gerekçe göstermeden hüküm kurmuştur. Dairemizin Sayın çoğunluğunun bozma gerekçelerine aynen katılmaktayız. Bozma nedenlerine ilaveten karşı dava için Kanunun aradığı manada gerekçe gösterilmediği de bozma nedenleri arasında olması gerektiği düşüncesiyle eksik kalan bozma nedenlerine muhalifiz.