T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2021/601
Karar: 2021/1398
Tarih: 11.11.2021
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, davacı vekili ile davalılar… Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi ve Sosyal Güvenlik Kurumu vekillerinin istinaf başvurusu üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi tarafından ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle asıl ve birleşen davaların reddine dair verilen karar davacı vekilinin temyizi nedeniyle Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, bölge adliye mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
Davacı vekili asıl davada; müvekkilinin turşu üretimi yapılan işyerinde 2005 yılından 2007 yılına kadar davalı … Gıda Endüstrisi İhracat İthalat Anonim Şirketinin (… Gıda Anonim Şirketi) işçisi olarak çalıştığını, bu şirketin ekonomik sıkıntıya düşmesi üzerine 2007 yılı içerisinde işyerinin diğer davalı şirkete devredildiğini, kesintisiz çalışmasına rağmen çalışmalarının Kuruma eksik bildirildiğini ileri sürerek müvekkilinin 01.04.2005-31.08.2011 tarihleri arasındaki hizmetlerinin ve sigorta başlangıç tarihinin 01.04.2005 olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili birleşen davada; asıl davadaki iddialarını tekrar ederek davalı Kuruma karşı açtığı davanın asıl dava ile birleştirilmesini talep etmiş olup dava Ödemiş 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin 18.09.2013 tarihli ve 2013/553 E., 2013/503 K. sayılı kararı ile asıl dava ile birleştirilmiştir.
Davalı Cevabı:
Asıl davada davalı … Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi (Euro Gıda Anonim Şirketi) vekili cevap dilekçesinde; her iki şirketin birbirinden bağımsız olduğunu, fabrikanın … Gıda Anonim Şirketinden 01.06.2007 tarihinde satın alındığını, işyeri devri bulunmadığını, işyerinde mevsimlik iş yapıldığını, davacının 26.06.2007 tarihinde müvekkili şirket işçisi olarak çalışmaya başladığını, çalışmalarının aralıklı olduğunu, birkaç kez istifa ettiğini, 01.07.2011 tarihinden sonra çalışmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Asıl davada davalı … Gıda Anonim Şirketi davaya cevap vermemiştir.
Birleşen davada davalı Sosyal Güvenlik Kurum (Kurum/SGK) vekili cevap dilekçesinde; davanın niteliği gereği kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle tüm araştırmaların re’sen yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
Ödemiş 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) 22.09.2017 tarihli ve 2013/377 E., 2017/700 K. sayılı kararı ile; davacının davalı … Gıda Anonim Şirketine ait işyerinde 31.08.2006-02.09.2006 tarihleri arasında 2 gün çalışması bulunduğundan bu dönem yönünden hizmet tespiti yapılmasının mümkün olmadığı, diğer davalı şirket işyerinde geçtiği iddia edilen hizmet süresi yönünden ise, tüm dosya kapsamına göre davacının 26.06.2006-01.07.2011 tarihleri arasında her yılın Mayıs-Aralık döneminde Kuruma bildirilmeyen 586 gün çalışması bulunduğu gerekçesiyle davalı … Anonim Şirketi aleyhine açılan davanın reddine, diğer davalı şirket ile Kurum yönünden ise davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
Ödemiş 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) yukarıda belirtilen kararına karşı süresinde davacı vekili ile davalılar Sosyal Güvenlik Kurumu ve…Gıda Anonim Şirketi vekilleri istinaf kanun yoluna başvurmuşlardır.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 12.02.2019 tarihli ve 2018/382 E., 2019/180 K. sayılı kararı ile; davalı … Gıda Anonim Şirketi hakkında açılan davanın reddinin tanık anlatımları ve işe giriş bildirgesindeki imzanın davacıya ait olduğunun belirlenmesi karşısında yerinde olduğu, diğer davalı şirket yönünden ise işe giriş ve işten ayrılış bildirgeleri, hizmet sözleşmeleri, askı ilan duyuru tutanakları, davacının imzasını taşıyan ücret puantaj kayıtları ile hizmet döküm cetvelinin birbiri ile örtüştüğü dikkate alındığında; davacının bu şirkette işe giriş tarihi olan 26.06.2006 tarihinden itibaren söz konusu dönem içinde Kuruma bildirilen çalışmalarının davalı işveren tarafından belgelendiği, bu nedenle davanın reddi gerektiği gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun reddine, davalı…Gıda Anonim Şirketi ve Kurum vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararı süresinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 17.06.2020 tarihli ve 2019/2742 E., 2020/3455 K. sayılı kararı ile; “…IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili; eksik inceleme nedeniyle kararın bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
1) Hizmet tespitine ilişkin talebin yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçiş hükümlerini içeren Geçici 7. maddesi gereğince 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddeleri olup Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır.
Bu tür davalarda mahkemece yapılacak iş, davacıyla ilgili varsa tüm belge ve kayıtlar işverenden istenilmeli, çalışmanın gerçekleştiği ileri sürülen işyerinin Kurum nezdinde bulunan dosyası, işverence hazırlanması gerekli ücret ödeme bordroları, puantaj kayıtları ve diğer kayıtlar getirtilmeli, dönemsel sigorta primleri bordrosuyla veya aylık prim ve hizmet belgesiyle bildirimleri yapılan sigortalılar tanık sıfatıyla dinlenilmeli, Kurum müfettişlerince inceleme yapılıp yapılmadığı sorulmalı, inceleme yapılmışsa belgeler getirtilmeli, aynı çevrede faaliyet yürüten ve davacının çalışmasını bilebilecek durumda olan tarafsız nitelikte başka işverenler ve bordrolu çalışanlar yöntemince saptanarak tanık sıfatıyla dinlenilmeli, işçilik alacaklarına ilişkin dava dosyasının varlığı araştırılarak celbedilmeli ve işçilik hakları davasında dinlenen tanıkların anlatımları ile bu dosyada bilgi ve görgüsüne başvurulan tanıkların anlatımları karşılaştırılmalı, varsa çelişki giderilmeli, yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde, iş yerinin kapsamı, kapasitesi ve niteliği nazara alınmalı, işin mevsimlik olduğu anlaşılırsa dönemleri belirlenmeli, bu dönemde davacı ile işveren arasındaki sözleşmenin askıda olduğu ve mevsimlik dönemlerde hak düşürücü sürenin işlemeyeceği gözönünde bulundurulmalı; böylelikle; çalışmanın varlığı, başlangıç ve bitiş tarihleri, mevsimlik mi, sürekli mi olduğu, yapılan işin kapsam ve niteliği de nazara alındığında kısmi çalışma mümkün olduğundan kısmi ve kesintili olup olmadığı yöntemince araştırılmalıdır.
Bu yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde, eldeki davada, 01/04/2005-31/08/2011 tarihleri arasında davalılara ait işyerinde sürekli ve kesintisiz şekilde çalıştığının tespitine karar verilmesi talep edilmiş olup mahkemece verilen kısmen kabul kararı kaldırılarak asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiş ise de; davacının, davalı … Gıda A.Ş.’de 31.08.2006-01.09.2006 tarihleri arasında 2 gün, davalı…Gıda A.Ş.’de ise 26.06.2007-15.09.2007 tarihleri arasında 61 gün, 24.05.2008- 27.12.2008 tarihleri arasında 167 gün, 21.09.2010-27.09.2010 tarihleri arasında 0 gün, 20.06.2011-01.07.2011 tarihleri arasındaki dönemde ise 8 gün olmak üzere toplam 238 gün bildirim yapıldığı; davacı ve davalı bordro tanıklarının anlatımlarından davacının sezon olarak tabir edilen dönemlerde çalıştığı ancak sigorta bildirimlerinin bu dönemleri kapsamadığı, eksik bildirildiği ya da “0 gün” şeklinde bildirimler yapıldığı anlaşıldığından; mahkemece, talep edilen döneme ilişkin bordro tanıkları ile komşu işyeri tanıkları dinlenmeli, yapılacak araştırma neticesinde davacının çalıştığı dönemler belirlenerek ve bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddi, davalılar vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile İlk derece mahkemesi hükmünün Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına, asıl ve birleşen davanın reddine dair kararı bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozularak dosya bölge adliye mahkemesine gönderilmiştir.
Direnme Kararı:
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 09.12.2020 tarihli ve 2020/1046 E., 2020/1810 K. sayılı kararı ile; ilk derece mahkemesince 20.06.2013 tarihinde açılan davanın yargılama sürecinde azami sayıda tanık dinlendiği, tanıkların hizmet döküm cetvelleri ile sabit olduğu üzere genel olarak davacının çalışmasının geçtiğini iddia ettiği 1307473 ve 248015 sicil numaralı işyerlerinin bordrolu çalışanları olduğu, taraflarca yeterli tanık dinlenmediği, eksik araştırma ve incelemeyle hüküm kurulduğu yönünde itiraz ileri sürülmediği gibi, davacının temyizinde de bu yönde itirazının bulunmadığı, temyiz kanun yolunda çözümü gereken konunun yazılı belgelerin aksinin tanık anlatımları ile kabulüne olanak bulunup bulunmadığı noktasında toplandığı, tanık anlatımlarının esas alınması hâlinde bozma ilamı içeriğinde belirtilen nitelikleri taşıyan yeterli sayıda tanık dinlendiği, yazılı belgelerin aksi yönündeki iddianın kanıtlanması amacıyla yeniden tanık dinlenmesi gereğini öngören ve dosya kapsamındaki bordrolu tanık anlatımlarının neden yeterli bulunmadığı konusunda ve dosyada yer alan belgelerin hukuki değeri yönünden irdeleme içermeyen bozma gerekçelerine uyulmasının mümkün olmadığı belirtilerek önceki kararda direnilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının 01.04.2005-31.08.2011 tarihleri arasında davalı şirketlere ait işyerinde geçen çalışmalarının tespiti istemine ilişkin eldeki davada mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında öncelikle bölge adliye mahkemesince bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra önceki hükümde direnilmesi karşısında bozmaya uyulmakla davacı lehine usuli kazanılmış hak oluşup oluşmadığı; buradan varılacak sonuca göre direnme kararının bu nedenle usulden bozulmasının gerekip gerekmediği ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
Öncelikle usulî kazanılmış hak kavramına kısaca değinmek gerekmektedir.
Usulî kazanılmış hak kurumu, davaların uzamasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir.
Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Örneğin mahkemenin Yargıtay bozma kararına uymasıyla bozma kararı lehine olan taraf bakımından kazanılmış hak doğar.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozma kararında gösterilen ilkelere aykırı bulunması usule uygun olmadığından bozma nedenidir.
Bozma kararı ile dava usul ve yasaya uygun bir hâle sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki; böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme bu uyma kararı ile bağlıdır. Daha sonra bu uyma kararından dönerek direnme kararı veremez; bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak ya da gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır.
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usulî kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı çıkması, o konuda yeni bir kanunun yürürlüğe girmesi, uygulanması gereken kanun hükmünün hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmesi hâlleri usulî kazanılmış hakkın istisnalarıdır.
Bu sayılanların dışında ayrıca görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Kuru Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. V, 6. Bası, İstanbul 2001, s 4738 vd).
Somut olayda; bölge adliye mahkemesince asıl ve birleşen davaların reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece araştırmaya yönelik bozulmuş, bölge adliye mahkemesince taraflara bozma ilamı ekli duruşma gününü bildirir davetiye çıkarılmış, taraflar duruşmaya katılmamışlar ise de davacı vekili ile davalılardan Sosyal Güvenlik Kurumu ve…Gıda Anonim Şirketi vekilleri bozmaya karşı beyanlarını içeren dilekçe sunmuş olup bölge adliye mahkemesince 09.12.2020 tarihli duruşmada “G.D. Yargıtay, 10. Hukuk Dairesi’nin 17.06.2020 tarih ve 2019/2742 Esas 2020/3455 Karar sayılı ilamına uyulmasına karar verilip, yargılamaya devam olundu.” şeklindeki ara kararı ile bozma ilamına uyulduktan sonra önceki hükümde direnildiği görülmüştür.
Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Özel Dairenin araştırmaya yönelik bozma kararına uyulması ile davacı lehine usulî kazanılmış hak oluşmuştur. Bu nedenle bozmaya uyulduktan sonra önceki kararda direnilmesi usulen mümkün değildir. Başka bir anlatımla bir defa bozmaya uyulmasına karar verildikten sonra uyma kararından dönülmesinin davaya bir etkisi bulunmamaktadır. Usulî kazanılmış hak ilkesi kamu düzeni ile ilgili olup temyiz aşamasında da kendiliğinden dikkate alınması gerekir.
Açıklanan nedenlerle mahkemece bozmaya uyulmakla gerçekleşen usulî kazanılmış hak nazara alınarak hükmüne uyulan bozma kararı gereklerinin yerine getirilmesi gerekirken, uyma kararından dönülüp direnme kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 08.03.2017 tarihli ve 2014/10-2377 E., 2017/428 K. sayılı kararı da aynı yöndedir.
Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı usulden bozulmalıdır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371. maddesi gereğince usulden BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/2. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine 11.11.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.