T.C. Yargıtay Ceza Genel Kurulu
Esas:
 2011/159
Karar: 2011/202
Tarih: 04.10.2011

  • MADDİ DELİLİN BULUNMAMASI
  • SUÇSUZLUK KARİNESİNE AYKIRILIK

ÖZET: Geçmişte uyuşturucu madde ticareti suçundan sabıkası olan sanığın bu suçu da işlediği şeklindeki dosya içeriğindeki kanıtlarla desteklenmeyen değerlendirme, suçsuzluk karinesine de aykırıdır.

Sanıklar Mehmet Çaylak ve Halit Süleyman Yılmaz’ın uyuşturucu madde ticareti suçundan, 5237 sayılı TCY’nın 188/3, 62/1, 52/2, 53/1, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 4’er yıl 2’şer ay hapis ve 80’er Lira adli para cezası ile cezalandırılmalarına, zoralıma, mahsuba, hak yoksunluğuna ve tutukluluk hallerinin devamına, anılan Yasanın 58. maddesi uyarınca sanık Halit Süleyman Yılmaz’ın cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve infazından sonra hakkında denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına ilişkin, Fethiye Ağır Ceza Mahkemesince verilen 30.05.2008 gün ve 5-77 sayılı hükmün sanıklar ve müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 13.03.2009 gün ve 18107-4185 sayı ile;

“Sanık Halit Süleyman Yılmaz hakkındaki hükmün;

Kendisinde uyuşturucu madde ele geçirilemeyen, hiç bir aşamada suçu kabul etmeyen ve diğer sanık Mehmet Çaylak’ın sonradan döndüğü soyut beyanı dışında üzerine atılı suçu işlediğine ilişkin savunmasının aksine her türlü kuşkudan uzak, inandırıcı ve kesin kanıt bulunamayan sanığın beraatı yerine yazılı gerekçe ile mahkûmiyetine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına ve sanığın tahliyesine karar verilmiş, direnmeye konu olmayan sanık Mehmet Çaylak hakkındaki hüküm ise, hak yoksunlukları ve adli para cezası yönünden düzeltilerek onanmıştır.

Fethiye Ağır Ceza Mahkemesi ise 03.07.2009 gün ve 94-135 sayı ile;

“…Hakkındaki mahkûmiyet kararı kesinleşen hükümlü Mehmet Çaylak’ın torbacı tabir edilen satıcılardan olduğu, uyuşturucu madde niteliğinde bulunan esrarı satacağı duyumunun alınmasını müteakip önce haber elemanı olarak belirtilen Gürcan isimli şahısla, daha sonra bizzat tanık olarak dinlenen tutanak mümzii Rasim Oymaağaç’ın beyanından da anlaşılacağı üzere sanık ile telefonda ve yüz yüze görüşmek suretiyle uyuşturucu madde satışı konusunda anlaştıkları, bu doğrultuda sanık Mehmet Çaylak’ın satışa konu uyuşturucu maddeyi temin etmek üzere daha önceden inşaatlarda çalıştığı için tanıdığı, açık kimlik bilgilerini ve telefon numarasını bildiği, dosya arasına getirtilen telefon görüşme kayıtlarından da anlaşılacağı üzere Ömer Faruk Yılmaz adına kayıtlı telefonla sanık Halit Süleyman Yılmaz isimli şahısla telefonla görüşerek uyuşturucu maddeyi almak amacı ile Kemer Beldesi Beş Kavak Mevkiine gittiği, bilahare bu sanıktan aldığı esrar maddesini polisle yapılan anlaşma gereği Fethiye İlçe Merkezinde bulunan Yakamoz Cafe yanındaki teslimat yerinde daha önce seri numaraları alınan parayı alıp esrarı poşet içerisine teslim ettiği sırada yakalandığı, bu suretle her iki sanığın birlikte hareket ederek ticaret amacı ile uyuşturucu madde bulundurmak ve ticareti suçunu işledikleri vicdani kanaatine varılmıştır.

Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 13.03.2009 tarih ve 18107-4185 sayılı kararı ile sanık Halit Süleyman Yılmaz hakkında mahkememizce uyuşturucu madde ticareti suçundan verilen hüküm, ‘kendisinde uyuşturucu madde ele geçmeyen ve hiçbir aşamada suçu kabul etmeyen, diğer sanık Mehmet Çaylak’ın sonradan döndüğü soyut beyanı dışında atılı suçu işlediğine ilişkin savunmasının aksine her türlü kuşkudan uzak inandırıcı ve kesin kanıt bulunmayan sanığın beraatı yerine mahkûmiyet kararı verilmesi’ gerekçesi ile bozulmuş ise de soruşturma aşamasında düzenlenen telefon görüşme tutanağı ile aynı günlü araştırma tutanağı, teslimat sırasında yakalanan Mehmet Çaylak’ın ilk beyanında suça konu uyuşturucuyu, daha önce hiç görmediğini, bu nedenle tanımadığını söylediği Halit isimli şahıstan aldığını söyleyip diğer sanık Halit ile ilgili olarak kimliği ve adresine ilişkin açıklayıcı bir beyanda bulunmadığı, özellikle soruşturma aşamasında tanzim edilen diğer sanık Halit isimli şahsın yakalanması ve açık kimlik bilgilerinin tespitine ilişkin araştırma tutanağı içeriği, kovuşturma aşamasında dinlenen ve sanık Mehmet Çaylak ile telefonla ve iki üç defa yüz yüze uyuşturucu madde temini konusunda görüşüp pazarlık yapan tanık Rasim Oymaağaç’ın, bu sanıkla görüştükleri sırada sanık Mehmet’in diğer sanık Halit ile yanında uyuşturucu madde teminine ilişkin olarak görüştüklerine ve sanık Halit Süleyman Yılmaz’ın uyuşturucu madde bulundurduğuna ilişkin tespitleri bulunduğuna dair beyanı, sanık Mehmet Çaylak’ın teslimat tarihinde Kemer Beldesi Beş Kavak Mevkiinde bulunduğu sırada motorunun bozulması nedeni ile diğer sanık Halit Süleyman ile telefonla görüştüğüne dair dosya kapsamına ve oluşa uygun olmayan ve diğer sanıktan uyuşturucu madde temin etmek için Beş Kavak Mevkiine gidip burada telefonla görüşerek uyuşturucu maddeyi teslim aldığı hususunu doğrulayan dolaylı beyanı, uyuşturucu madde ticareti suçunu işlemediğini, sadece uyuşturucu kullandığını söyleyen Halit Süleyman Yılmaz’ın daha az ceza almaya yönelik olduğu düşünülen kaçamak savunması, uyuşturucu madde ticareti suçu nedeni ile kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunan ve bu nedenle mükerrir sayılmasına yol açar nitelikte hapis cezasına mahkûm edilen sanığın sabıkalı kişiliği, ayrıca mahkememizce bozmaya konu kararın gerekçesinde belirtildiği üzere, sanıklardan Mehmet Çaylak’ın sübuta eren uyuşturucu madde ticareti suçuna ilişkin verilen cezası nedeni ile etkin pişmanlık hükümlerinin bulunmaması nedeni ile sanık hakkında verilen cezada 5237 sayılı TCK’nun 192/3. maddesi gereğince indirim yapılmadığına ilişkin gerekçe ile sanık Halit Süleyman Yılmaz hakkında diğer sanık Mehmet Çaylak’ın soruşturma aşamasında alınan ve sanık Halit’in adres ve kimlik bilgilerinin tespitine yönelik olarak herhangi bir anlam ifade etmeyen ve daha önceden hiç görmediğini ve tanımadığını söylediği Halit isimli kişiden uyuşturucu madde aldığına ilişkin beyanına dayalı olmaksızın bizzat soruşturma aşamasında bu sanıkla görüşme esnasında telefon ile uyuşturucu madde temin ettiği sırada görüştüklerine şahit olunan diğer sanık Halit Süleyman Yılmaz’ın kimlik bilgilerine, sanık Mehmet Çaylak’ın yakalanmasını müteakip incelenen telefon kayıtlarından gidilerek yapılan araştırma neticesi davanın açılmış olması nedenleri ile sanık Halit Süleyman Yılmaz’ın isnat edilen satmak amacı ile uyuşturucu madde bulundurmak ve bu amaçla diğer sanık Mehmet Çaylak’a teslim etmek sureti ile bu suçu işlediği” gerekçesi ile önceki hükümde direnmiştir.

Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istemli, 13.06.2011 gün ve 22311 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Direnme hükmünün kapsamına göre inceleme, sanık Halit Süleyman Yılmaz hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.

Sanık Halit Süleyman Yılmaz’ın uyuşturucu madde ticareti suçundan mahkûmiyetine karar verilen olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı suçun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya içeriğine göre;

Fethiye İlçe Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerince haber elemanları aracılığı ile yapılan istihbari çalışmalar sonucunda hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşen ve incelemeye konu olmayan Mehmet Çaylak’ın uyuşturucu madde ticareti yaptığı bilgisinin alınması üzerine bu şahısla bağlantıya geçildiği, adı geçen şahsın görevli polis memuruna uyuşturucu satarken suçüstü yakalandığı, soruşturma aşamasındaki anlatımında, söz konusu maddeyi açık kimliğini bilmediği Halit isimli şahıstan aldığını belirttiği, telefon görüşme kayıtlarındaki isimlerden yola çıkılarak, uyuşturucu madde ticareti suçundan sabıkalı olduğu soruşturmayı yürüten kolluk görevlileri tarafından bilinen Halit Süleyman Yılmaz’ın arandığı, adresinde bulunamaması nedeniyle hakkında yakalama kararı verildiği ve uyuşturucu madde ticareti suçundan kamu davası açıldığı, yargılama aşamasında yakalanarak ifadesinin alındığı,

20.10.2007 tarihli olay yakalama, üst arama ve muhafaza altına alma tutanağının;

“Kaçakçılık ve Organize Suçlar Grup Amirliği görevlilerinin almış oldukları bir bilgide ilçemizde ikamet eden, inşaatlarda çalışan, 0539… nolu telefonu kullanan ve isminin Muğla İli, Fethiye İlçesi, Çatak Köyü nüfusuna kayıtlı Süleyman ve Ummahan oğlu Fethiye 1979 doğumlu Mehmet Çaylak olduğu tespit edilen şahsın, ilçemizde piyasaya uyuşturucu esrar sattığının tespit edilmesi üzerine şahıs ile alıcı kılığındaki görevlimiz arasında irtibat kurulmuş, 15.10.2007 günü yapılan ilk görüşmede fiyat konusunda anlaşma sağlanamamış, 20.10.2007 günü öğleden sonra şahısla alıcı kılığındaki görevlimizde bulunan 0538… numaralı telefonla yapılan görüşme neticesi, saat 19.30 sıralarında Fethiye Merkez Akdeniz Caddesi üzerinde Yakamoz Cafenin yanında buluşma sağlanmış, Mehmet Çaylak isimli şahsın görevlinin bulunduğu otoya elinde poşetle gelmesi ile önceden seri numaraları alınmış olan 250 Lira kendisine verilmiş, bu esnada etrafta tertibat alan görevliler oto içerisindeki şahsı, elinde bulunan suç unsuru esrar maddesi ile birlikte zor kullanarak yasal hakları izah edilerek yakalamıştır. Şahsın etkisiz hale getirilmesinden sonra yapılan üst aramasında uyuşturucu madde temini için kendisi ile görüşüldüğü sırada önceden seri numaraları alınan 250 Lira cebinden çıkartılarak alınmış; uyuşturucu maddenin tartımında daralı ağırlığının 200 gram olduğu tespit edilmiştir” şeklinde olduğu,

Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuarları Ekspertiz Raporunda;

“Suça konu tohumlu, yeşil renkli bitki kırıntılarının, uyuşturucu niteliğe sahip esrar aktif maddelerinden tetrahydrocannabinol ihtiva eden kenevir bitki kırıntıları olduğu, net ağırlığı 78 gram olan söz konusu kenevir bitki kırıntılarından 27,3 gram toz esrar elde edilebileceğinin” belirtildiği,

Telekomünikasyon İletişim Başkanlığından mahkeme kararı ile alınan iletişimin tespiti tutanağına göre Mehmet Çaylak’ın; 01.10.2007 ila 22.10.2007 tarihleri arasında sanık Halit Süleyman Yılmaz’ın ağabeyi olan ve duruşmada tanık sıfatıyla dinlenen Ömer Faruk Yılmaz adına kayıtlı telefon ile 58; Fethiye İlçe Emniyet Müdürlüğü haber elemanı olduğu belirtilen Gürcan Güneş adına kayıtlı telefon ile de 9 kez görüşme yaptığı,

Hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşen ve incelemeye konu olmayan Mehmet Çaylak’ın, kolluk, Cumhuriyet savcılığı ve sorguda; üzerinde yakalanan uyuşturucu maddeyi önceden tanımadığı ve açık kimliğini bilmediği Halit isimli bir kişiden aldığını belirttiği, sanık Halit Süleyman Yılmaz’ın da hazır bulunduğu duruşmada ise söz konusu uyuşturucuyu Halit Süleyman Yılmaz’dan değil Gürcan isimli bir kişiden aldığını savunduğu,

Sanık Halit Süleyman Yılmaz’ın atılı suçlamayı kabul etmediği,

Sanık Mehmet Çaylak’ın ifadesinde adı geçen Gürcan Güneş isimli kişinin, Fethiye İlçe Emniyet Müdürlüğüne bağlı haber elemanı olduğu ve tanık sıfatıyla beyanda bulunmak istemediğine ilişkin tutanak düzenlendiği,

Tanık Ömer Faruk Yılmaz’ın; kardeşi Halit Süleyman Yılmaz ile birlikte inşaat işleri yaptığını, Mehmet Çaylak’ın da yanında çalıştığını, ihtiyaç halinde bazen kardeşinin yanında çalıştığını, Mehmet Çaylak’ın inşaatta kaldığını, sabah kalkması için bazen kendisinin, bazen de kardeşinin aradığını, bu şekilde günde beş altı defa görüştüklerini beyan ettiği;

Anlaşılmaktadır.

Amacı, maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden kurmak olan ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latince,”in dubio pro reo” olarak ifade edilen “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın cezalandırılması bakımından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin kuşkunun, sanığın yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirilme biçimi konusunda kuşku belirmesi halinde uygulanacağı gibi, dava koşulları bakımından da geçerlidir. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılıp diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan maddi gerçeğe ulaşmada varsayıma dayalı olarak hüküm kurmak anlamına gelir ki, bu durum da yukarıda belirtilen ilkeye açık bir aykırılık oluşturur. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Uygulamada adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.

Vicdani kanıt sisteminin geçerli bulunduğu ceza yargılaması hukukumuzda hakimin hükmünü dayandırdığı delillerin gerçekçi, akılcı, olayı tüm ayrıntısı ile yansıtıcı, kanıtlamaya yararlı ve hukuka uygun olarak elde edilmiş olması gerekir. Sanık aleyhine vicdani kanı, yargılama konusu olayla ilgili olmayan bilgilerden oluşmamalı, sanığın önceki sabıkasını da hükme dayanak yapılmamalıdır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Hakkındaki mahkûmiyet hükmü temyiz incelemesi sonucu kesinleşmiş olan Mehmet Çaylak; kolluk, Cumhuriyet savcılığı ve sorguda üzerinde yakalanan uyuşturucu maddeyi açık kimlik bilgilerini bilmediği, daha önceden hiç görmediği ve tanımadığı Halit isimli şahıstan aldığını belirtmiş, sanık Halit Süleyman Yılmaz’ın da hazır bulunduğu duruşmalarda ise söz konusu uyuşturucuyu huzurda bulunan Halit Süleyman Yılmaz’dan değil, Gürcan isimli bir şahıstan aldığını, Halit Süleyman Yılmaz ile aynı inşaatlarda çalıştığını, kendisini tanığını ve telefonla görüştüklerini söylemiştir.

Nitekim dosya içeriğine göre Mehmet Çaylak, sanık Halit Süleyman Yılmaz ve ağabeyi Ömer Faruk Yılmaz ile birlikte inşaatlarda çalışmakta, sanığın açık kimlik bilgilerini ve telefon numarasını da bilmektedir. Tanık Ömer Faruk Yılmaz; Mehmet Çaylak ile sanık Halit Süleyman Yılmaz arasındaki içeriği tespit edilemeyen çok sayıdaki telefon görüşmesini doğrulamakta, ancak bu görüşmelerin işlerinin gereği yapılmış görüşmeler olduğunu beyan etmektedir. Sanık Mehmet Çaylak’ın, duruşmada döndüğü soruşturma aşamasında alınan beyanları dışında, üzerinde yakalanan uyuşturucunun, sanık Halit Süleyman Yılmaz’dan alındığı hususunda görgüye dayalı bilgisi olan başka kimse de yoktur. Sanık Halit Süleyman Yılmaz’ın üzerinde herhangi bir uyuşturucu veya uyarıcı madde bulunmadığı, üzerine atılı suçu işlediği hususu her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamamıştır.

Geçmişte uyuşturucu madde ticareti suçundan sabıkası olan sanığın bu suçu da işlediği şeklindeki dosya içeriğindeki kanıtlarla desteklenmeyen değerlendirme, yukarıda ayrıntılarına yer verilen suçsuzluk karinesine de aykırıdır.

Bu nedenle hakkındaki hüküm kesinleşen Mehmet Çaylak’ın duruşmada dönmüş olduğu soruşturma aşamasında alınan beyanlarına ve içeriği tespit edilemeyen telefon görüşmeleri ile adli sicil kaydına konu ilama dayalı olarak sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması yerinde değildir.

Bu itibarla; Özel Daire bozma kararı isabetli bulunduğundan, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Genel Kurul Üyesi ise; “sanığın üzerine atılı suçun sabit olduğu” görüşüyle karşıoy kullanmıştır.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Fethiye Ağır Ceza Mahkemesinin 03.07.2009 gün ve 94-135 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,

2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.10.2011 günü yapılan müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.