T.C. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi
Esas:
 2020/3025
Karar: 2021/1547
K.T.: 17.3.2021

DAVA : Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

KARAR : Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Davacı, maliki olduğu 176 ada 7 parseldeki 4 numaralı bağımsız bölümün … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2000/744 Esas, 2015/214 Karar sayılı 14.03.2015 tarihli kesinleşen ilamı neticesinde davalılar adına hükmen tescil edildiğini, taşınmazı dava dışı … Tayyar’dan iyiniyetli olarak satın aldığını, kayıtlarda anılan davada taşınmazın ihtilaf konusu olduğuna dair şerh bulunmadığını ileri sürerek tapu iptali ve tescil istemiştir.

Davalılar, davalı … ölü olduğundan aleyhine dava açılamayacağını, davanın yalnız akdin tarafı olan …’a yöneltilebileceğini, davacının iktisabının korunamayacağını belirtip davanın usulden ve esastan reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, davacının 4721 Sayılı TMK’nın 1024. maddesinden yararlanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davalıların çekişme konusu 176 ada 7 parsel sayılı taşınmazın (981,56 m2 – bahçeli beş katlı iki kargir apartman) geldisi olan 5544 parsel sayılı taşınmazın (1185 m2-arsa) üzerine inşa edilmekte olan E blok 4 numaralı meskenin 40/2400 arsa payının tamamını 23.05.1995 tarihinde dava dışı … …’e satış suretiyle temlik ettikleri, geri çevirme ile getirtilen kayıtlardan taşınmazın … tarafından 18.02.2004 tarihinde dava dışı …’e, … tarafından 17.05.2004 tarihinde dava dışı …’e, … tarafından 06.09.2007 tarihinde dava dışı …’ye, … tarafından 19.02.2009 tarihinde dava dışı …’e, … tarafından 11.05.2009 tarihinde dava dışı …’a, son olarak da … tarafından 19.10.2009 tarihinde eldeki davacı …’e satış yoluyla devredildiği, bu arada eldeki davalılar tarafından 13.12.2000 tarihinde dava dışı müteahhitler ile temelden daire satın alan dava dışı …’in de aralarında bulunduğu üçüncü kişiler aleyhine, müteahhitlerin dava konusu taşınmaza ilişkin olarak yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesindeki edimlerini yerine getirmedikleri bu nedenle sözleşmenin mahkeme kararı ile feshedildiği iddiası ile tapu iptali ve tescil davası açtıkları, taşınmaz kaydına ihtiyati tedbir şerhinin konulmadığı, açılan davada … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2000/744 Esas, 2005/214 Karar sayılı 14.03.2005 tarihli ilamıyla, davanın kabul edilerek dava dışı … adına kayıtlı E blok 4 numaralı bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile davacılar (eldeki davada davalılar) adına tesciline karar verildiği, hükmün derecattan geçerek 26.11.2009 tarihinde kesinleştiği ve infazı sonucu taşınmazın 1/5’er paylarla eldeki davalılar adına hükmen tescil edildiği, eldeki davanın 06.03.2015 tarihinde açıldığı, davalı …’nın dava tarihinden önce 25.03.2006 tarihinde öldüğü, adına kayıtlı 1/5 payın 07.01.2015 tarihinde mirasçılarına intikal ettiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği gibi, uygulama ve öğretide eşya üzerinde en geniş yetkiler sağlayan ayni hak şeklinde tanımlanan mülkiyet hakkının kazanılması kural olarak tapu kütüğüne tescil ile mümkündür. Nitekim, 4721 Sayılı TMK’nun “Taşınmaz Mülkiyetinin Kazanılması” kenar başlıklı 705. maddesinin birinci fıkrasında “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur” hükmüne yer verilmiş, tescilin sonuçlarının düzenlendiği 1022. maddesinde de ayni hakların tescille doğacağı hüküm altına alınmıştır. Taşınmazın mülkiyeti kural olarak tescille kazanılmakta ise de mülkiyetin tescilden önce kazanıldığı haller TMK’nun 705.maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir.

Ayni haklar tescille doğmakla beraber, tescilin ayni bir hüküm ve sonuç meydana getirmesi için geçerli bir hukuki sebebe dayanması gerekir. Bu husus TMK’nun 1024. maddesinin ikinci fıkrasında “Bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan veya hukuki sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur” şeklinde açıklanmıştır. Yasa maddesindeki bu tanımdan anlaşılacağı üzere gerçek hak durumuna uymayan tescil, yolsuz tescildir. Yolsuz tescil durumu, tescilin kurucu unsurlarından biri veya birkaçının eksik olması nedeniyle başlangıçtan itibaren söz konusu olabileceği gibi sakat bir terkin veya tadil yüzünden sonradan da oluşabilir.

Belirtilmelidir ki, yolsuz tescil bir üst kavramdır. Tapu kütüğünde yapılan tescil veya terkin işlemleri geçerli bir hukuki sebebe dayanmıyorsa veya tasarrufta bulunan kişi tasarruf yetkisine sahip değilse ya da bir ayni hak sicil dışı (tescilden önce) kazanılmış ve fakat tapuda açıklayıcı tescil yapılmamışsa, taşınmaz üzerindeki ayni hakların gerçek durumu ile tapu sicilindeki kayıtlar birbirine uymaz. İşte bu gibi durumlarda tescil işlemi gerçek malik ve gerçek hakkın kapsamını göstermez. Bu tür bir tescil yolsuzluğu nedeniyle sonuç doğurmaz ve ayni hakkı zedelenen kişi TMK’nun 1025.maddesine dayanarak tapu sicilinin düzeltilmesini dava edebilir.

Somut olayda, her ne kadar davalılar ile dava dışı kişiler arasında görülen davada … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2000/744 Esas, 2005/214 Karar sayılı 14.03.2005 tarihli kesinleşmiş ilamının tapu idaresi tarafından infazı sonucu dava konusu taşınmaz davalılar adına hükmen tescil edilmiş ise de, bu hükmün anılan ilamın tarafı olmayan davacıyı bağlamayacağı açık olup, davalılar adına oluşan kaydın Türk Medeni Kanununun 1025. maddesine göre yolsuz tecsil niteliğinde bulunduğu anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, taşınmazın dava tarihideki değerinin keşfen saptanması, taraf olmadığı tescil ilamının davacıyı bağlamayacağı gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken olaya uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

SONUÇ : Davacı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 Sayılı Kanun’un geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 Sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17/03/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.