T.C YARGITAY 13.Hukuk Dairesi
Esas
: 2016/21189
Karar: 2019/7149
K.T: 13/06/2019


Özet: İhtiyari sigortalarda, kredi süresi içerisinde yenileme sorumluluğu kredi kullanana, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğu ise kredi kuruluşuna aittir.


MAHKEMESİ :

Asliye Hukuk Mahkemesi(Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)

Taraflar arasındaki menfi tespit ve alacak davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

K A R A R

Davacılar; sağlığında, davalı bankadan konut kredisi çeken ve bu kredisi hayat sigortası ile güvence altına alınan, muris babaları için vefatından dava tarihine kadar ödedikleri 7.500,89 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini, dava tarihinden sonra ödenecek tüm taksitlerin de duruşmaların devamı süresince sunacakları dekontlarda doğacak alacaklarının da taraflarına iadesine ve davalı bankaya borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı, davanın sigorta şirketine açılması gerektiğini, sigortanın 1 yıllık yapıldığını, bu nedenle ödemeleri davacıların yapması gerektiğini beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, davanın reddine dair verilen kararın dairemizce 2015/27632 Esas ve 2015/28498 Karar sayılı ilamı ile 05/10/2015 tarihinde, taraflar arasındaki uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre davaya bakmaya tüketici mahkemesi görevlidir gerekçesiyle bozulması üzerine, bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, davacıların murislerinin vefatı üzerine, murisin bankadan kullandığı kredi taksit ödemelerinin, davalı bankaca hayat sigortasından temin edilmeyerek kendilerinden tahsil edilmesi üzerine borçlu bulunmadıklarının tespitine ilişkin menfi tespit davası ve dava tarihine kadar yapmış oldukları ödemelerin iadesine ilişkin alacak davasıdır. Uyuşmazlıkla ilgili mevzuat ve sözleşme hükümleri incelendiğinde; 17.01.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak, 01.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren, “Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar uygulama Esasları Yönetmeliği”nin “Amaç” başlıklı bölümünde, “Bu Yönetmeliğin amacı, kredi kuruluşları tarafından verilen kredilerle bağlantılı olan zorunlu ve ihtiyari sigorta ürünlerinin sunumunda birlik ve güvenilirliği sağlamak, sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehtarların hak ve menfaatlerini korumak ve verilecek hizmete ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” denilmekte, “Kapsam” başlıklı bölümünde ise, “Bu Yönetmelik, Türkiye’de faaliyet gösteren her türlü kredi kuruluşunun sağladığı kredilerle bağlantılı yaptırılan ihtiyari ve zorunlu sigortaları ve bu sigortalar dahilinde verilecek teminatları kapsar.” denildikten sonra aynı Yönetmeliğin “İhtiyari Sigortalar” başlığında düzenlenen, 6. maddesinin 2. fıkrasında da, “İhtiyari sigortalarda, kredi süresi içerisinde yenileme sorumluluğu kredi kullanana, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğu ise kredi kuruluşuna aittir.” denilmektedir.

Mahkemece, ”…Söz konusu sigorta poliçesi 03/01/2013 – 02/01/2014 tarihleri arasında geçerli olup, murisin ölüm tarihi ise poliçenin bitim tarihinden sonraya denk gelmektedir. Sürenin bitim tarihinde ne davacıların murisi ne de banka tarafından poliçe yenilenmemiştir. Bu sebeple davacıların söz konusu poliçeye dayanarak hak iddiasında bulunmaları mümkün değildir, iddia edildiği gibi sigorta poliçesi kapsamında davalı bankaya sigorta (kredi) bedelinin ödendiğine ilişkin de herhangi bir delil bulunmamaktadır..” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa ki, kredi sözleşmesi nedeniyle hayat sigortası yapılmasındaki amaç, banka yönünden kredi borcunun teminat altına alınması olduğu kadar, belli bir prim borcu getirmekle birlikte, sigortalının da bunda menfaatinin olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle, uyuşmazlığın çözümünde, her iki tarafın da hak ve menfaatlerinin gözetilip korunması esas alınmalıdır. Nitekim, kredi sözleşmeleriyle bağlantılı sigortaların yapılması halinde sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehdarların hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla çıkarılan, “Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği”, 17.1.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak, 1.2.2009 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. Yukarıda sözü edilen Yönetmeliğin ilgili hükmü gereğince, kredi süresi içerisinde sigorta poliçesini yenileme sorumluluğu kredi kullanana ait olmakla birlikte, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğunun da kredi veren bankaya ait olduğunun kabulü gerekir. Sigortanın yenilenip yenilenmediğinin de, kredi borçlusu tarafından takibi gerekeceğinden, uyuşmazlık konusu olan sigortanın ilk olarak kredinin alındığı tarih olan 03/01/2013–02/01/2014 tarihleri arasında geçerli olmak üzere yapılması ve davacıların murisinin 03/02/2014 tarihinde vefat etmesi, bu arada davalı bankaca hayat sigortasının yenilenmesi amacıyla murise hiçbir bildirimde bulunulmadığı ve davacılar murisinin de hayat sigortasının yenilenmesi talebinde bulunmadığı, göz önüne alındığında bakiye kalan kredi taksitlerinin ödenmesi hususunda tarafların müterafik kusurlu oldukları sonucuna varılmalıdır. O halde, mahkemece, tarafların kusur oranları takdir edilerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

SONUÇ:

Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde davacılara iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 13/06/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.