T.C. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi
Esas: 2014 / 19024
Karar: 2014 / 25022
K.T.: 27 /10 / 2014
Özet: Borçlunun hissesine düşen miktar, haline münasip alabileceği evin değerinden düşük ise meskeniyet şikayetinin kabulüne, hissesine düşen miktar, haline münasip alabileceği evin değerinden fazla ise taşınmazın satılarak haline münasip evin alınması için gerekli miktarın borçluya, kalanının ise alacaklıya ödenmesine ve taşınmazın haline münasip evi alabileceği değerden az olmamak üzere satılmasına karar verilmesi gerekirken, açıklanan ilkeler gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile hüküm tesisi isabetsizdir.
(2004 S. K. m. 82)
Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Abdullah Meral tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: Sair temyiz itirazları yerinde değilse de;
Alacaklı tarafından borçlu hakkında yapılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte, borçlu meskeniyet iddiasına dayalı haczedilemezlik şikayetinde bulunmuş, mahkemece davanın kabulüne ve dava konusu taşınmaz üzerindeki haczin İİK’nun 82. maddesi gereğince fekkine karar vermiş, hükmü davalı alacaklı taraf temyiz etmiştir.
İİK.nun 82/1-12. maddesi gereğince, borçlunun haline münasip evi haczedilemez. Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı adı geçenin haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir. Buradaki aile terimi, geniş anlamda olup, borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsar. İcra mahkemesince, borçlunun sözü edilenlerle birlikte barınması için zorunlu olan haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tespit ettirildikten sonra, haczedilen yerin kıymeti bundan fazla ise satılmasına karar verilmeli ve satış bedelinden yukarıda nitelikleri belirlenen mesken için gerekli olan miktar borçluya bırakılmalı, kalanı alacaklıya ödenmelidir.
Bu kıstasları aşan nitelik ve evsaftaki yerlerle, makul ölçüleri geçen oda ve salonu kapsayan ve ikamet için zorunlu öğeleri içeren bir meskenin dışındaki yerler, maddede öngörülen amaca aykırıdır. Borçlunun görev ve sıfatı, kendisinin yukarıda belirlenenden daha görkemli bir meskende ikamet etmesini gerektirmez.
Öte yandan, paylı taşınmazlarda, her paydaşın meskeniyet şikayetinde bulunma hakkı vardır. Bu halde, iddia, pay oranı esas alınarak çözümlenmelidir. Bir başka deyişle, İİK’nun 82. maddesi hükmüne göre haczedilmezlik şikayetinde bulunan şikayetçinin payına isabet eden değerden haline uygun bir mesken edinip edinemeyeceği araştırılarak sonuca gidilmesi icap eder.
Somut olayda mahallinde yapılan keşif neticesinde bilirkişi raporu alınmış ve hükme esas alınan bilirkişi raporundan dava tarihi itibariyle taşınmaz bedelinden borçlunun hissesine düşen bedelin 134.479 TL olduğunu ve takibe konan borcun ödenmesinden sonra ise kalan miktarın 83.807,80 TL olduğunu, borçlunun yaşam standardına uygun minimum düzeydeki konut fiyatının 300.000 TL civarında olduğunu belirtir şekilde rapor hazırlamıştır.
Rapor bu hali ile hüküm kurmaya elverişli değildir. Asıl olan borcun ödenmesi olup, borçlunun mutlaka meskeniyet şikayetinde bulunduğu semtte veya o yere yakın semtte meskeninin bulunması zorunlu değildir. Bu nedenle borçlunun şehrin daha mütevazi semtlerinde daha küçük, haline münasip edinebileceği meskenin değerinin belirlenmemiş olması doğru değildir.
Ayrıca meskeniyet iddiasına konu olan taşınmazın tapu kaydında, borçlunun hissesi üzerinde Bankeuropa Bankası A.Ş. lehine 18.07.2006 tarih ve 4942 yevmiye numarası ile ipotek tesis edildiği görülmüştür.
Borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için ipoteğin, mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerekir. Zira, zorunlu olarak kurulan ipoteğin meskeniyet şikayetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi, bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipotekler, adı geçenin daha sonra bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunmasını engeller.
O halde mahkemece öncelikle meskeniyet iddiasına konu olan taşınmaz üzerindeki 18.07.2006 tarih ve 4942 yevmiye numarası ile kurulan ipoteğin niteliği araştırılmalı ve yukarıda açıklanan ilke ışığında söz konusu ipoteğin meskeniyete dayalı haczedilmezlik şikayetini engeller mahiyette olup olmadığı belirlenmeli, ipoteğin meskeniyet iddiasına engel teşkil etmediğinin anlaşılması halinde ise mahkemece bilirkişiden ek rapor alınmak veya gerektiğinde yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle taşınmazın hesap edilecek toplam değerinden borçlunun hissesine isabet edecek miktar tespit edildikten ve borçlunun bulunduğu yerden daha mütevazi koşullara sahip yerlerde haline münasip alabileceği evin değeri açık ve net şekilde belirlendikten sonra, borçlunun hissesine düşen miktar, haline münasip alabileceği evin değerinden düşük ise meskeniyet şikayetinin kabulüne, hissesine düşen miktar, haline münasip alabileceği evin değerinden fazla ise taşınmazın satılarak haline münasip evin alınması için gerekli miktarın borçluya, kalanının ise alacaklıya ödenmesine ve taşınmazın haline münasip evi alabileceği değerden az olmamak üzere satılmasına karar verilmesi gerekirken, açıklanan ilkeler gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Sonuç: Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’un 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.10.2014 gününde oy birliği ile, karar verildi.