T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas:
 1997/332
Karar: 1997/520
Tarih: 11.06.1997

YARGITAY İLAMI

Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ordu Asliye 2.Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 17.11.1995 gün ve 1995/279 E- 295 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 4.4.1996 gün ve 1996/2177–2705 sayılı ilamı ile; (…Davacı, davalılardan Nazım Aslantürk’ten alacağı nedeniyle takip başlattığını, bu davalının takibi etkisiz kılmak için sahibi olduğu gayrimenkulü önce İbrahim Akkaya’ya, ondan da oğlu Derya Aslantürk’e satış göstermek suretiyle devrettiğini, bu devrin muvazaalı olduğunu bildirerek iptalini istemiştir.

Mahkemece, davacının elinde İİK.nun 277 ve müteakip maddeleri gereği aciz vesikası bulunmadığı, borçlunun bir kısım borcunu ödediği, aczin belirlenmemesi halinde bu tür davanın açılmasının mümkün bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

Dava muvazaaya (BK.m.18) dayalı iptal davasıdır. Kural olarak üçüncü kişiler (olayımızda davacı) muvazaa nedeniyle hakları halele uğratıldığı takdirde tek taraflı veya çok taraflı hukuki muamelelerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Çünkü; muvazaalı bir hukuki muamele ile üçüncü kişinin ızrar edilmesi ona karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğindedir. Ancak, üçüncü kişilerin muvazaalı muamele ile hakkının halele uğradığının benimsenebilmesi için, onun muvazaalı muamelede bulunandan bir alacağının bulunması ve bu alacağının ödenmesini önlemek amacıyla muvazaalı muamelede bulunulması gerekir.

Somut olayda, davacı davalılardan Nazım Aslantürk ve başka bir kişi hakkında alacağından dolayı Ordu 1.İcra Müdürlüğünün 1993/1637 sayılı dosyasında 3.9.1993 günü takip başlatmış, dava konusu ettiği gayrimenkulün, dilekçesinde sözünü ettiği biçimde muvazaalı olarak devredildiği iddiası ile de borçlu Nazım Aslantürk ile gayrimenkulü devralan Derya Aslantürk aleyhine de bu davayı açmıştır. Davacının davalı aleyhine devam eden icra takibi vardır. Davaya konu edilen satışın muvazaalı yapıldığı kanıtlandığı takdirde bu satışa konu edilen maldan da alacağın tahsili için yararlanabilecektir. Davacının bu davadaki amacı tahsil edemediği alacağını tahsil edebilmek için hukuki muamelenin kendisi yönünden geçersizliğini sağlamaktır. Davacının bu hakkı ayni değil şahsi sonuç hasıl eder. Davanın muvazaanın isbatı sonucunu vermesi halinde tapunun iptaline değil (olayda kıyasen uygulanması gereken İİK. 283/1.maddesi uyarınca) iptal ve tescil olmaksızın da taşınmazın haciz ve satışına karar verilecektir. Bu davanın amacı da budur. O halde muvazaanın var olup olmadığı konusunda araştırma yapmaksızın aciz vesikasının yokluğu nedeniyle davanın reddi doğru bulunmamıştır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara,bozma kararında açıklanan gerektirici nedenler ve özellikle somut olayda, icra takibinin kesinleşmesinin yeterli bulunmayıp, aynı zamanda takip konusu alacağında kesinleşmiş olması gerekeceğine,bu itibarla borçlu davalı Nazım Arslantürk tarafından açılan ve halen derdest bulunan menfi tesbit davasının sonuçlanmasının beklenmesinde zaruret olmasına göre,Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 11.06.1997 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.