T.C. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi
Esas: 2019/3926
Karar: 2020/2954
K.T.: 11.11.2020

Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi

Birleşen …/… Esas sayılı davada

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki asıl ve birleşen dosya davalıları vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde asıl ve birleşen dosya davacı vekilleri Avukat … ve Avukat … ile asıl ve birleşen dosya davalıları vekili Avukat … geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Asıl dava davacı ile davalılardan … ile imzalanan 22.01.2011 tarihli mimari tasarım sözleşmesine ve tarihsiz ek protokole dayalı düzenlenen 30.03.2012 tarihli konaklama ve seyahat ücreti konulu 87.860,00 Euro bedelli faturadan bakiye 36.249,45 Euro ile 6.970,97 Euro işlemiş faizden oluşan toplam 43.220,42 Euro alacağın tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptâli, birleşen … 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/71 Esas sayılı dosyasındaki dava ise şematik tasarım, rüzgar danışmanlığı konularına ilişkin 9 adet toplam 256.853,06 Euro bedelli fatura alacağı ve 20.959,71 Euro işlemiş faizden ibaret toplam 277.812,77 Euro alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptâli istemlerinden ibarettir. Mahkemece asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne dair verilen karar, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre asıl ve birleşen dava davalılar vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.

Asıl ve birleşen davalar itirazın iptâli davalarıdır. İtirazın iptâli davaları, icra takibine

bağlı davalardandır. İtirazın iptâli davasının konusu, davacı tarafından takibe konu edilip de davalı tarafından itiraz edilen alacak kalemlerinden ibarettir. Asıl davada 30.03.2012 tarihli Ekim-Ocak mimarlar için süre ücreti, konaklama ve seyahat ücreti konulu 87.860,87 Euro bedelli faturadan bakiye 36,249,45 Euro, birleşen … 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/71 Esas sayılı dosyasında 25.08.2013 tarih 2257 fatura nolu “Şematik Tasarım 2. Evresindeki Mimari Hizmetler Konulu” 23.969,00 Euro bedelli, 25.08.2013 tarih 2404 fatura nolu “Şematik Tasarım 2. Evresindeki Mimari Hizmetler Konulu” 23.969,00 Euro bedelli, 30.08.2013 tarih 2764 fatura nolu “Şematik Tasarım 2. Evresindeki Mimari Hizmetler Konulu” 23.969,00 Euro bedelli, 30.09.2013 tarihli “Mimari Hizmetler Detay Tasarım Konulu” 23.969,00 Euro bedelli, 25.08.2013 tarih 2635 fatura nolu “Şematik Tasarım 2. Evresindeki Mimari Hizmetler Konulu” 71.908,00 Euro bedelli, 28.06.2013 tarih 2506 fatura numaralı “Rüzgar Danışmanlığı-Mott Mcdonald-Ön Cephe Konulu” 15,500,00 Euro bedelli, 31.07.2013 tarih 2636 fatura numaralı “Rüzgar Danışmanlığı-Mott Mcdonald-Ön Cephe Konulu” 27.000,00 Euro bedelli, 30.08.2013 tarih 2763 fatura numaralı “Mott Mcdonald-Ön Cephe Konulu” 15.087,95 Euro bedelli 30.09.2013 tarih 2959 fatura numaralı “Mott Mcdonald-Ön Cephe Konulu” 15,500,00 Euro bedelli 9 adet faturaya dayalı olarak takip başlatılmıştır.

Mahkemece alınan bilirkişi raporunda; davacının yeminli tercüman ile çevirisini yaptırarak sunduğu cari hesap ekstresine göre alacağının 2.330.660,39 Euro olduğu tespit edilmekle bu miktardan yapılan toplam 2.098.245,00 Euro ödemenin mahsubu ile 232.361,39 Euro alacağın kaldığı hesaplanıp, asıl davada talep edilen 36.239,45 Euro bedelin düşülmesi ile birleşen davada davacının 196,121,94 Euro alacağı kaldığı, asıl davada 87.860,87 Euro bedelli faturadan yapılan ödemenin mahsubu ile 36.249,45 Euro üzerinden takip başlatıldığından bu miktar kadar alacağın olduğu tespit edilmiştir.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir.

Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge gerçek anlamda fatura olarak kabul edilemez. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir.

Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir (Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Sh 111 vd.).

Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin

verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi halinde alacaklının HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.

Somut olayda davacı birleşen davaya konu 9 adet faturayı 31.05.2013 tarihinden 30.09.2013 tarihine kadar 9 ayrı mail ile gönderildiği ileri sürmekle birlikte, bu faturaları davalının ticari defterlerine kaydetmemiş olduğu, faturalara süresinde itiraz ve iade ettiğine ilişkin savunma ve delil ileri sürmediği, bu maillerin gönderilmemiş olduğu iddia edildiği dikkate alındığında, takibe konu faturaların davalı yana tebliğ edilip edilmediği anlaşılamamaktadır. Eğer faturalar tebliğ edilmiş ise taraflar arasında kurulduğu kanıtlanan eser sözleşmesinde bedelde anlaşma yok ise yüklenici tarafından yapılan işler ile ilgili fatura düzenlenip iş sahibine tebliğ edilip iş sahibinin 6102 sayılı TTK 21/2 maddesi gereğince 8 gün içinde itiraz edilmemesi halinde içeriği ve fatura içeriğine dahil bedel kesinleşeceğinden ayrıca mahalli piyasa rayiçleri ile iş bedeli tespitine gerek bulunmayacaktır (Yargıtay 15 HD. 04.05.2017 2017-140 Esas 2017/1900 Karar Sayılı İlamı). İtiraz edilmiş yahut tebliğ edilmemiş ise, itirazın niteliğine göre fatura konusu işin yapılıp yapılmadığı araştırılmalı, yapıldığı kanıtlanan işlerin bedeli sözleşme kapsamındaki imalâtlar yönünden sözleşme fiyatları ile sözleşme kapsamı dışındaki işler yönünden vekâletsiz iş görme hükümlerine göre yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçlerinde göre bedeli belirlenip, faturalar ile ilgili yapılan ödemeler de düşürülerek asıl ve birleşen davalarda sonucuna göre karar verilmelidir.

Bu durumda mahkemece yapılacak iş, öncelikle takibe konu faturaların davalı yana tebliğ edilip edilmediği, faturaların gönderildiği elektronik posta adresinin davalı şirkete kayıtlı elektronik posta adresi olup olmadığı araştırılıp, eğer faturalar tebliğ edilmiş ve süresinde itiraza uğramamış ise fatura içeriğine dahil bedel kesinleşeceğinden bu miktar üzerinden, tebliğ edilmemiş veya itiraza uğramış ise itirazın niteliği ve kapsamı da gözetilerek faturaların konusu işin yapılıp yapılmadığı araştırılıp, yapıldığı kanıtlanan işlerin bedeli sözleşme kapsamındaki imalatlar yönünden sözleşme fiyatları ile, sözleşme kapsamı dışındaki işler yönünden yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçleriyle göre bedeli bilirkişi kurulundan alınacak ek raporla hesaplattırılıp yapılan ödemeler de düşürülerek asıl ve birleşen davada sonucuna göre karar verilmesinden ibarettir. Bu hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile asıl ve birleşen davanın yazılı miktarlarda kısmen kabulü doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.

SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulüyle yerel mahkeme hükmünü temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, 2.540,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay’daki

duruşmada vekille temsil olunan davalılara verilmesinde, ödenenden 5766 sayılı Kanun’un 11. maddesi ile yapılan değişiklik gereğince Harçlar Kanunu 42/2-d maddesi uyarınca alınması gereken 437,00 TL Yargıtay başvurma harcının mahsup edilerek, varsa fazla alınan temyiz harcının temyiz eden asıl ve birleşen dosya davalılarına iadesine,

karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 11.11.2020 gününde oybirliği ile karar verildi.